Günlük arşivler: 13 Mayıs 2016

SAĞLIK DOSYASI : AYVALIK’TA BALIK ÇİFTLİKLERİ DENİZ VE TURİZM İÇİN TEHLİKE OLUŞTURUYOR


AYVALIK’TA BALIK FTLKLER DENZ VE TURZM N TEHLKE OLUTURUYOR.pdf

AK PARTi DOSYASI : DÜN NEYDİK, BUGÜN NE OLDUK /// PROTOKOL KRİZİNE TARİHİ BAKIŞ


Yıllar önce o 90 senelik enkaz döneminde de böyle bir protokol krizi yaşanmıştı.

1932 ortaları …. İtalya devlet başkanı Mussolini, İsmet Paşa’yı resmen İtalya’ya davet eder. İsmet Paşa yola çıkar. Yolda Mussolini’den bir mektup gelir. Daha evvelce yapılan protokol gereği istasyonda değil devlet konuk evii önünde karşılama yapılacağı yazılıdır. İsmet Paşa durumu Atatürk’e bildirir. Atatürk aşağıdaki cevabı İsmet Paşa’ya gönderir.

"İsmet Paşa Hazretlerine,

Telgrafınızı aldım. Tereddüt edecek bir durum yoktur. İlk protokol gereği Ekselans Musolini sizi istasyonda karşılamadığı takdirde aynı gün aynı vasıta ile Türkiye’ye avdet edeceğinizi kendilerine bildiriniz. Burada esas olan protokol değil Türk Devleti’nin saygınlığıdır.

Gözlerinizden öperim, aziz kardeşim.”

…. Atatürk’ün telgrafını alan İsmet Paşa gereğini yapar. Ertesi gün alacakaranlıkta İtalya Devlet Başkanı Musollini üzerinde frak, elinde silindir şapkası ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı İsmet Paşa’yı istasyonda karşılamaktadır.

İşte o temizlediklerini söyledikleri 90 senelik enkaz böyleydi.

YOLSUZLUK DOSYASI /// ViDEO : MUHARREM iNCE – BiZ HIRSIZA HIRSIZ DERiZ


VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=-fSuT8BE7ZA&feature=youtu.be

PKK DOSYASI : YPG’nin kurşunu da tableti de ABD’den


IŞİD karşıtı koalisyon komutanı Steve Warren, ABD Hava Kuvvetleri’ne hedef bildiriminde yardımcı olması için PYD’nin silahlı kolu YPG’ye yardımcı olduklarını açıkladı. Warren teknolojik yardımın yalnızca YPG’ye sağlandığının altını çizdi

ABD’nin IŞİD karşıtı koalisyon koordinatörü Albay Steve Warren, Suriye’nin kuzeyinde faaliyet gösteren YPG önderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’ne sağladıkları teknolojik yardımı sahada başka hiçbir örgüte sağlamadıklarını duyurdu. Konuyu haberleştiren PYD’ye yakın haber sitesi Ara News " Savaş uçaklarına hedef tespitinde yardımcı olan Google maps ve Samsung marka tabletler yalnızca Suriye Demokratik Güçleri’ne verilirken, Türkiye destekli isyancılara aynı teknojideki yardımlar ulaşmadı" ifadeleri ile gelişmeyi takipçilerine iletti.

SOSYAL MEDYADAN DUYURDU

Sosyal medya hesabı ‘Reddit’ üzerinden kendisine sorulan soruları yanıtlayan Warren’in değindiği bir başka konu ise PKK’nın Suriye kolu YPG ve sahada faaliyet gösteren diğer örgütlerin yaşadığı gerilim oldu. İki terör örgütü arasındaki gerilimden rahatsız olduğunu bildiren Warren bu kapasamda "Halep civarında yaşanan iki isyancı grupun sorunları bizi endişelendiriyor. Elbette bu tip problemlerin ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyoruz. Geçtiğimiz günlerde PYD’nin öldürdüğü kişileri sergilemesi kabul edilebilir değil. Bu liderler tarafınca da kınandı." diye konuştu.

Steve Warren, Türkiye sınırında faaliyet gösteren grupların IŞİD ile mücadele de başarısız olduğunu sözlerine ekledi. IŞİD karşıtı koalisyon sözcüsü açıklamasının devamında ABD’nin Suriye’de varlık gösteren 300 Özel Harekat Kuvveti’ni hatırlatarak Washington’un çabalarına devam ettireceğini duyurdu.

PYD’NİN ABD’Lİ DANIŞMANLARI

ABD Başkanı Barack Obama, Almanya ziyareti sırasında bölgede 50 asker sayısını 300’e çıkaracaklarını duyurmuş aynı haftya içinde Suriye’ye giren ABD Özel Kuvvetleri terör örgütü YPG’yi eğitmek amacıyla ülkenin kuzeyindeki Rimelan üssüne yerleşmişlerdi. Beyaz Saray yönetiminin kongrenin onayı ve Suriye hükümetinin izni olmadan gerçekleştirdiği hamleler bölge ülke ülkeleri tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Geçtiğimiz hafta eylem düzenleyen Haseke valisi önderliğindeki halk ABD askerinin ve karadaki müttefiki YPG’nin varlığını kabul edilemez bulduklarını duyurmuşlardı.

Aydınlık

http://www.ilk-kursun.com/haber/260881/ypgnin-kursunu-da-tableti-de-abdden/

MELİH GÖKÇEK DOSYASI : Melih Gökçek’e “o… çocuğu” denmesinde karar çıktı


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e "o.. çocuğu" diyen vatandaş beraat etti. Yargıtay da beraat kararını onadı.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e "o.. çocuğu" diyen vatandaş beraat etti. Yargıtay da beraat kararını onadı.

Melih Gökçek, Twitter’dan kendisine "O… çocuğu Melih Gökçek, o bilgiyi babaannenden mi aldın… Ata’mıza sünnetsiz demiş yavşak… Altına mı yattın lan o… çocuğu" diyen C.B. isimli çocuktan şikayetçi oldu. Gökçek’in şikayetçi olduğu C.B.’nin kullandığı sosyal medya hesabından söz konusu ifadeleri kullandığı anlaşılınca Ankara 4. Çocuk Mahkemesi’nde C.B. hakkında hakaret davası açıldı.

Mahkemede savunma yapan C.B. sözlerinin arkasında durdu. Melih Gökçek’in sosyal medyada kullandığını iddia ettiği "sizin o Ata’nız sünnetsiz idi, dinsiz idi" sözlerine karşılık söz konusu ifadeleri kullandığını söyledi. C.B. Atatürk’ü korumanın görevi olduğunu belirtti. Mahkemeye Gökçek’in olduğunu iddia ettiği mesajın örneğini de sunan C.B. hakkkında mahkeme 16 Nisan 2014′de karar verdi.

Sanık hakkında beraat kararı veren mahkeme kararını TCK’nın 129/1 maddesine dayandırdı. Söz konusu maddede "Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir" yazdığını hatırlatan mahkeme, söz konusu ifadelerin Atatürk’e edilen hakaretlere karşı kullanıldığını hatırlatarak takdir hakkını ceza vermemekten yana kullandı.

YARGITAY ONADI

Gökçek’in avukatı kararı temyiz etti. Bunun üzerine toplanan Yargıtay 4. Ceza Dairesi kararı oybirliğiyle düzelterek onadı. Çocuğa ceza verilmemesi kararını uygun bulan Yargıtay, mahkeme giderlerinin ortada bırakılması kararını düzelterek, sebebiyet verdiği yargılama giderinin C.B.’den tahsiline karar verdi. Yargıtay, Atatürk’e yönelik hakarete karşılık söylenmiş olduğu gerekçesiyle C.B.’nin kullandığı "o… çocuğu Melih Gökçek, o bilgiyi babaannenden mi aldın… Ata’mıza sünnetsiz demiş yavşak… Altına mı yattın lan o… çocuğu" ifadelerine ceza verilmemesi kararını uygun buldu.

Karar, tartıştığı sosyal medya kullanıcılarına açtığı hakaret davalarıyla tanınan Melih Gökçek’in taraf olduğu diğer davalar için de tartışma konusu oldu. Bazı avukatlar, Yargıtay’ın kararını emsal göstererek müvekkillerinin beraatini istedi.

İşte o karar:

Not: Gökçek aleyhinde kullanılan ifadeler Odatv tarafından yayın ilkeleri gereği kısaltılmıştır.

Barış Terkoğlu

Odatv.com

YUNANİSTAN DOSYASI /// Mehmet Ali KORPINAR : YUNANİSTAN, EGE ADALARIMIZI NEDEN İŞGAL EDİYOR ???..


Değerli arkadaşlar,

Güzel ülkemiz, AB-D emperyalizminin organize ettiği IŞİD ve PKK terörü yüzünden Doğu ve Güneydoğuda büyük bir mücadele veriyor. Yaklaşık 10 aylık süreçte, çok üzücü yüzlerce kayıplar verdik. Üstelik birçok ilimizde de canlı bombalar yüzünden de yine yüzlerce can kaybımız oldu. Yani güzel ülkemiz büyük bir terör kabusu içinde. Bu kaotik ortam yüzünden, güzel ülkemize Turist akışıda azaldı. Doğu ve Güneydoğudan ihracat yollarımız da kapandı. Yıllık kaybımız 20 milyar $ civarında.

Üstelik düşen veya düşürülen Rus uçağı yüzünden de Rusya ile aramız da açıldı. Umarım, yöneticilerimiz ve danışmanları, en kısa zamanda komşumuz Rusya ile devam eden bu yapay anlaşmazlığı en kısa zamanda giderirler.

Değerli arkadaşlar,

Bu süreci fırsat bilen Yunanistan da yaklaşık 5 yıldır Ege’de adalarımızı işgal ediyor. İşgal ettiği ada sayısı 16 oldu. Bu adalar; Hurşit, Koyun adası, Eşek adası, Bulamaç (Farmakos), Fornoz, Nergizcik, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık, Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi ve Koufonisi isimli adalardır.

Adalarımız neden işgal ediliyor??? Bu soruma yanıt olmak üzere, Özel Bürodaki değerli arkadaşlarımızın 16 Mart 2013 tarihinde göndermiş olduğu YUNANİSTAN, EGEDEKİ 100 milyar $’lık REZERVLERİN PEŞİNE DÜŞTÜ !!! başlıklı yazısını, aşağıda sizlere yeniden anımsatmak istedim.

Umarım tüm yöneticilerimiz ve danışmanları, bu uyarımızı dikkate alır ve gereken önlemleri de en kısa sürede gerçekleştirirler. Kazanan güzel ülkemiz ve saygıdeğer halkımız olacaktır.

Sevgi ve saygılarımla (13.5.2016).

Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

YUNANİSTAN, EGEDEKİ 100 MİLYAR $’LIK REZERVLERİN PEŞİNE DÜŞTÜ !!!

Wall Street Journal, Yunanistan ve Türkiye analizini yaptı.

ABD’li gazete Wall Street Journal, Yunanistan’ın Ege’deki 100 milyar dolarlık rezervlerin peşine düştüğünü yazdı.

Yunanistan Ege’nin dibindeki zengin doğal hidrokarbon enerji kaynaklarının peşinde ’12 mil’ sorununu yeniden gündeme taşıyor. Yunanlılar Ege’de 12 deniz mili hakkına sahip olursa bölgenin yüzde 70′ini elinde bulunduracak.

100 MİLYAR $’LIK REZERV

Wall Street Journal’da yer alan habere göre, Ege’de sular bu kez enerji yüzünden ısınıyor. ‘Yunan denizciler Türkiye’yi oyunbozanlık ile suçluyor’ başlıklı haberdeki ifadelere göre: 300 milyar euroluk borç yükünü sırtlamış olan Yunanlı siyasetçiler rafa kalkmış ’12 mil’ sorununu bu aralar sık dillendirmeye başladı. Nedeni ise ekonomik. Doğalgaz ve petrolü Rusya’dan alan Yunanlar enerji bağımlılıklarını Ege Denizi’nde bulmayı umdukları hidro karbon kaynaklar ile bitirmek istiyorlar. Hesaplara göre Ege Denizi’nin altında 100 milyar $’lık petrol, doğalgaz ve hidrokarbon rezervleri bulunuyor.

HESAPLAR KARIŞTI

Yunanların enerji rüyasının önündeki en büyük engel Türkiye. Yunanları doğal kaynak aramak için kıta sahanlığı 12 deniz mili olarak hesaplıyor. Türkiye’nin hesabı ise 6 deniz mili.

KIBRISLI RUMLAR DA, DOĞALGAZI AFRODIT’TE BULDU

Kıbrıs Rum Kesimi 2011 yılının Ekim ayında adanın çevresinde Afrodit olarak bilinen 12. parselde doğalgaz çalışmalarına başlamıştı. Amerikan Noble enerji ile ortak yürütülen çalışmalar sonrasında doğalgaza ulaşıldı. KKTC ise gazın ortak ada değeri olduğunu ve kendileriyle paylaşılması gerektiğini söylüyor.

YUNANİSTAN BM ANLAŞMASINA GÜVENİYOR

Yunanistan’ın yaptığı kıta sahanlığı hesabı 1994 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler III. Deniz Hukuku Anlaşması’nın 3. maddesine dayanıyor. Orada 6 deniz mili olan kıta sahanlığının 12 deniz miline çıkarılması hükmü bulunuyor. Komşu da buna güvenerek Ege Denizi’nin dibinde hidrokarbon kaynakları aramak istiyor. Fakat Türkiye, kıta sahanlığının anlaşma öncesinde olduğu gibi 6 deniz mili olması gerektiğini söylüyor. Hatta 2010 yılına kadar Türkiye bu durumun ihlalini ‘savaş nedeni’ olarak bile görüyordu. Bu konuda Türkiye’nin en büyük destekçisi ise ABD Senatosu. Senato anlaşmayı Başkan Barack Obama’nın çabalarına rağmen uzun bir zamandır onaylamıyor.

IŞİD ÖRGÜTÜ DOSYASI /// Eren Erdem : IŞİD’in nasıl ‘Aklandığını’ belgelerle ortaya koydu !


CHP milletvekili Eren Erdem, bugün yaptığı basın toplantısında IŞİD üyelerine yerlerinin bilinmesine rağmen operasyon yapılmadını, Türkiye’yi tehdit eden IŞİD üyelerinin Türkiye’de 18 bin dolara tedavi ettirildiğinin belgelerini açıkladı.

CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem, düzenlediği basın toplantısında, IŞİD terör örgütü militanlarının Türkiye yapılanmasına yönelik 422 sayfalık dinleme kayıtlarını ortaya çıkarttı. Eren Erdem’in paylaştığı üzerinde gizli ibaresi bulunan belgelerin yanı sıra , İl Emniyet Müdürlüğünün Ankara Valiliği’ni bilgilendirdiği belgeleri de açıkladı. Eren Erdem, yaptığı toplantıda Kilis ve Gaziantep’te IŞİD militanlarının serbestçe örgütlendiğini, binlerce teröristin Türkiye’den geçiş yaparken, tüm güzergahlarının belirlendiğini ama tek bir operasyon dahi yapılmadığını gösteren belgeleri ortaya çıkarttı. Eren Erdem, açıkladığı belgelerle ilgili olarak Kilis’te Antep’te, Türkiye’nin bir çok şehrinde hükümetin görmezden geldiği olayların olduğunu, Milletvekili olarak denetim görevini yerine getirmek için bu belgeleri açıklayacağını söyledi.

"AKP HÜKÜMETİNİN ELİNİN NE KADAR KİRLİ OLDUĞUNU GÖSTEREN BELGELER"

Eren Erdem, "Size göstereceğim belgeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl gecekondu devletine dönüştürüldüğünü ve AKP Hükümetinin elinin ne kadar kirli olduğunu gösteren belgeler…" dedi. Açıklanan belgelerde Erdem, kod adı Ebubekir olan, Emniyet tarafından aranan İlhami Balı adlı şahsın Türkiye IŞİD terör örgütü saldırılarının planlayıcısı olduğunu iddia eden Erdem,bu kişiye ait telefon konuşmaları paylaştı. "Bu telefon konuşmalarında teröristlerin, hangi otelde kaldığı, nerede araba bekledikleri, arabaların hangi benzinlikten yakıt alacağı, nerede duracağı, Kilis’te hangi camide toplanılacağı, kaç kişinin nereye gidip geleceği hepsi yazıyor. Tüm bunlar bilinmesine rağmen hiçbir operasyon yapılmamış. Çok basit bir soru soruyorum, bu teröristleri neden tutuklamadınız?" diyerek IŞİD teröristlerinin serbest bırakılmasına tepki gösterdi. Telefon konuşmalarında geçen diyalogları paylaşan Erdem, "Bakın, çok ilginç diyaloglar yaşanmış. Emniyet tüm bunları dinleyip kaydetmiş. Bakın, İlhami Balı denilen terörist soruyor, ‘Emmi.. Kaç kişi çıktı senden?’ diye. Sınırı kaç kişinin geçtiğini soruyor, yanıt olarak ‘175 çıkış’ deniliyor, o da tekrar ‘Yok ben girişi soruyorum’ deyince yanıt olarak ‘1128 kişi’ yanıtı veriliyor. Rakamı görüyor musunuz? Tam 1128 kişi bir partide yeri bilinen bir adresten alınıp taşınıyor, kimse bir operasyon yapmıyor. Daha ilginci, bir diyalogda bu kişi telefonda çakar siparişinde bulunuyor. Sanki süpermarket alışverişi yapar gibi sadece polislerin ve üst düzey memurların kullanabileceği çakar siparişi veriyor. Denetim sıfır. Çok trajikomik diyaloglar var. Bir terörist nasıl çıkış yapacağını soruyor, ona bile detaylı olarak bilgi veriliyor, emniyet ise tabi ki görmezden geliyor. Dediğin yere geldim, petrolün önüne geldim. Suriye’ye çıkan kişiler, çok kolay sınırı geçiyor. Gidip Rakka’da silah ve askeri eğitim alıyor, sonra gelip Türkiye’de katliam yapıyor." dedi.

"BELGELERDE ,ANKARA VE SURUÇ KATLİAMINI İLHAMİ BALI’NIN PLANLADIĞI YAZIYOR"

IŞİD militanlarına ilişkin onlarca uyarı yazısı ve iddianame hazırlandığını belirten Erdem, emniyetin bu kişilere yönelik tek bir operasyon bile yapmadığını ve bu kişilerin serbestçe hareket ettiklerini ifade etti. Ankara Valiliği’nin il emniyet müdürlüğünü bilgilendirdiği belgeleri gösteren Erdem, "İlhami Balı’nın Ankara ve Suruç katliamını planladıkları ve mühimmat topladıkları belgelerde yazıyor. Tekfirci Samanpazarı Grup olarak istihbarat bu kişileri kategorize etmiş. Bu belgelerde Kilis’ten grup grup insanların nasıl sınırda taşındığı yazıyor. Kilis’te cami önleri İETT otobüs durakları gibi çalışıyor. Hükûmetin tüm bunlardan haberi var. Konuşmalarda ‘Türk petrolleri ve postanede biz ikinci postayı teslim ettik’ cümlesi geçiyor; yani yer ve koordinat biliniyor. GSM telefonları kayıtlı. Bu vurdumduymazlığa söyleyecek söz bulamıyorum. Telefonda geçiş işleri adı altında devlet memuru gibi çalışan bir organizasyon görülüyor. Bir adam teröristin birine ‘Antep’in merkezindeyim, Belkıs Otel var oradayım.’ diyor. Ey Emniyet sen nerdesin, ey Adalet Bakanı sen nerdesin, nerdesin ey AKP hükûmeti! Bu kişiler şu an Rakka’da silah eğitimi alıyor. Bu belgelerde yüzlerce adres, telefon kaydı, bilgi var." dedi.

IŞİD TERÖRİSTLERİNİN VİDEO KAYDI ÇEKİP TÜRKİYE’Yİ TEHDİT ETTİKTEN SONRA TEDAVİ EDİLMİŞ

Ebu Hanzala’nın serbest bırakılmasını hatırlatan Erdem, "Telefon tapelerinde bir terörist takvahaber’den bahsediyor. O sitenin editörü olduğunu söylüyor. Bu haber sitesi Ebu Hanzala’nın, hani o geçenlerde serbest bırakılan sözde IŞİD emiri. Takvahaber, Urfa’dan Suriye’ye terörist geçirdiğine dair onlarca telefon diyalog var. Şimdi Adalet Bakanı’na soruyorum, Ebu Hanzala’yı serbest bırakan hâkime soruşturma açılacak mıdır? Bu belgelerde IŞİD teröristlerinin hepsinin Türkiye’de tedavi olduğundan söz ediliyor. Tedavi masraflarının nasıl karşılandığından söz ediliyor. 10 bin dolar, 20 bin dolar, bu kadar parayla teröristlerin hangi hastanede, hangi doktordan tedavi olduğu belirtiliyor. Muhammed Ebu Türki, video kayıtları çekip Türkiye’yi tehdit eden teröristin bile sınırı geçip tedavi edildiği 18 bin dolar harcandığı yazıyor. O hastanelere, doktorlara dair tek bir soruşturma açılmış değil. Taksim’de bildiri dağıtan insanları tutuklayan anlayış, bu kişilere neden operasyon yapmıyor. Burada ihmal yoktur, kasıt vardır. Her şey elinizde ama müdahale etmiyorsunuz. Demek ki siz terör örgütleri arasında ayrım yapıyorsunuz." dedi.

"TAMAMI DİNLENMİŞ AMA BİR TEK OPERASYON YAPILMAMIŞ"

Erdem belgeleri göstererek; "bu 422 sayfalık gizli ibareli belgelerde gördüğünüz gibi facia konuşmalar var. Telefonda IŞİD’ciler aralarında konuşurken, abi şurada 10 kişi bekliyor onları aldıralım, yaralımız şu hastanede, Tavuk pazarında falanca kafile bekliyor, lav silahlarını ve keleşleri yanıma aldım, sınırı geçeceğiz, şeklinde tarihi konuşmalar var. Tamamı dinlenmiş, ama bir tek operasyon bile yapılmamış! Bu bir faciadır, bu açıkça IŞİD’e göz yummaktır. Bu belgeler normal şartlarda skandaldır" dedi.

EREN ERDEM’DEN ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ’A: "BIYIK BIRAKARAK SİYASETÇİ OLUNMAZ"

Bekir Bozdağ’ın teröre bilerek göz yumduğunu ifade eden Erdem, "Bıyık bırakarak siyasetçi olunmaz, adaleti tescil ettireceksen o makamda otur. Bu işleri görmezden geldiğine göre düşük profillisin. O makamda oturma. Teröristler lav silahıyla, keleşlerle Kilis’ten sınırı geçiyor, hükûmet oturmuş telefonları dinliyor ama hiçbir şey yapılmıyor. Utanmıyor musunuz bu ülkenin çocuklarını katledenlere göz yummaya?" dedi.

EREN ERDEM ÖLÜM TEHDİTLERİ ALDIĞINI AÇIKLADI!

Bir soru üzerine sürekli ölüm tehditleri aldığını açıklayan Erdem, milletvekili olarak görevinin denetim olduğunu ve gerçekleri dile getirmekten korkmadığını ifade etti.

Bu haber http://www.halkmedia.com/’dan alınmıştır.

Kaynak: http://www.halkmedia.com/haber/1104/eren-erdem-isidin-nasil-aklandigini-belgelerle-ortaya-koydu.html

YUNANİSTAN DOSYASI /// Ahmet Takan : Savaş gemisinde kuzu çevirip Türkiye ile dalga geçtiler.


Sürekli üstüne gidip, kararlılıkla gündemde tuttuğumuz için hiç unuttuğunuzu sanmıyorum!..

Ege ve Akdeniz’de topraklarımızın Yunanistan’a peşkeş çekilmesi ile ilgili olarak "Ege’ye NATO bayrağı olmadan çıkamayacak mıyız" sorusunu gündeme taşımıştık. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın 28-29 Nisan’da İzmir bölgesinde görev yapan TCG Gökova fırkateyninde (NATO’nun düzensiz göç ile mücadele harekatı çerçevesinde) Türk karasularında NATO bayrağı ile dolaşmasına değinmiş, bu ve benzeri fotoğrafların Yunanistan’a sert mesaj olarak yorumlanmasını eleştirmiştik.

Sıkı durun!.. AKP iktidarının taviz üstüne taviz verdiği Yunanistan’ın nasıl şımartılıp nasıl küstahlaştığını ve de ağlanacak halimizi belgeleriyle bir daha gözler önüne sereceğiz. Yunanistan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın bu faaliyetine öyle bir mukabelede (daha üst düzeyde) bulundu ki; sormayın!..

Yunanistan Başbakanı Çipras ile komutanları Ege Denizi’nde savaş gemisinde kuzu çevirme, kokoreç yapıp Türkiye’ye esnek mukabelede bulunduklarını hem görsel hem de yazılı metin olarak resmi internet sitelerinden tüm dünyaya ilan ettiler. Hem de bir güzel kafa buldular!..

Sırayla, fotoğrafları ile birlikte anlatalım;

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın,NATO bayraklı gemi ile seyrüsefer yapmasından iki gün sonra 1 Mayıs’ta, Yunanistan Başbakanı Çipras, Savunma Bakanı Kammenos ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Giakoumakis ile birlikte Adrias Fırkateynini ziyaret etti. Atina’nın güneydoğusunda Kiklat Adaları bölgesinde Yunan bayrağı ile Ege Denizi’nde seyir halinde olan Adrias Fırkateynine helikopterle gelen Çipras gemide (NATO bayrağı olmayan) incelemelerde bulundu. Çipras’ın esnek mukabele kapsamında yaptığı ziyaret ile ilgili haber ve görüntüler Yunanistan Savunma Bakanlığı resmi internet sitesinde yayımlandı.

("Esnek mukabele" bir NATO deyimidir ve savaş olmadan misli ile cevap anlamı taşır.-aht-) Fotoğrafların, Gökova fırkateyninden yayınlanan fotoğraflar ile aynı temada olması dikkatlerden kaçmadı!..

Adrias Fırkateyninin Savaş Harekât Merkezinde incelemelerde bulunan Çipras daha sonra Yunan askerlerinin Paskalya bayramını kutladı. Esas bombayı burada patlattı!.. Çipras ve Kammenos Yunan askerleri ile yumurta tokuşturdu. 17 Türk adası ve 1 Türk kayalığını topraklarına katan Yunan askerleri, zafer kutlaması yaparak gemi güvertesinde kuzu çevirdiler. Kokoreç yaptılar.

Yunan küstahlığı, Kammenos’un basına yaptığı açıklamada bir kez daha görüldü. Kammennos, "Başbakan bugün Deniz Kuvvetleri Komutanı ile birlikte Adrias Fırkateynine gelerek, Silahlı Kuvvetlere sizlerle birlikteyiz mesajı vermiştir. Doğu Ege Denizi’ndeki adalar bölgesinde Türk tahrikleriyle uğraşmak zorunda olduğumuz bir dönemde Silahlı Kuvvetler her tahrike cevap veriyor, ulusal egemenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü koruyor. Herkesten uluslararası hukuka ve sınırlara saygı duymasını istiyoruz. Yunan Silahlı Kuvvetlerinin, Yunan topraklarından ve Yunan kara sularından bir milimetre dahi geri çekilmeye niyetli olmadığını bilmelerini istiyoruz" dedi.Kammenos, Kathimerini Gazetesi’nin Muhabiri Nedos ile 8 Mayıs’ta mülakat yaptı. Kammenos Türkiye’ye meydan okumaya devam ederek, "Gavdos ve Koyun Adası gibi üzerinde Yunanlıların yaşadığı ve ekonomik hayatın olduğu 17 Yunan adası ile ilgili itirazlar saçma bir tahriktir. Türkiye’de yapılan bu saçma tahrikler, uluslararası toplumun Kürt Devleti kurulması kararına karşı propaganda amacıyla kullanılmaktadır" diye konuştu…

Yunanistan’ın esnek mukabelesini belgeleriyle ortaya koyan eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, tepkisini şöyle dile getiriyor;

"Yunan Başbakanı ve Savunma Bakanı Türkiye’ye meydan okumaya devam ederken Başkomutan olduğunu iddia eden Tayyip Erdoğan hiçbir şey olmamış gibi işgalci Yunan Genelkurmay Başkanı ile yan yana poz veriyor. 11 Mayıs 2016’da, İstanbul’da düzenlenen 10’uncu Balkan Genelkurmay Başkanları Konferansında Erdoğan ile birlikte poz veren Yunan Genelkurmay Başkanı Oramiral Apostolakis, işgalci ve Türk düşmanı kimliği ile tanınıyor. Apostolakis, 9 Mart 2016’da Muğla’nın Ardıççık Adası’nda anma törenine katılmış, 14 Nisan 2016’da İzmir’in Koyun Adası’nda Yunan bayrağı altında poz vererek Hava Savunma Tatbikatını izlemiş ve 20 Nisan 2016’da Türk Hava Sahasında uçmuştu.

"Ümit Yalım’ın YENİÇAĞ okurları için hazırladığı şu fotoğraftaki yan yana karelere ise çok dikkatli bakmanızı öneririm!..

…’nın değerli katkılarıyla Başkanlık sistemine geçiyoruz. Cümlenin başındaki boşluğu siz doldurun!..

Yeniçağ

ARAŞTIRMA DOSYASI /// Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN /// POMAKLAR : BALKANLAR’IN DEVLETSİZ TÜRKLERİ


Batı Trakya Türk azınlığı içinde yer alan Türklerin önemli bir kesimi Trakya topraklarını kendilerine ana vatan olarak ilan etmiş olan Pomak Türkleri’dir .Birinci dünya savaşı sonrasında yaşanan Balkanizasyon sürecinde Balkanlar’ın haritası yeniden çizilirken , bu bölgede yaşamlarını sürdüren bütün etnik gruplar için ayrı bir küçük devlet oluşturma siyaseti Pomaklar tarafından bilinçle izlenmiş ama böyle bir çözüm Balkan Türkleri için hiçbir zaman düşünülmemiştir . Balkanlar’da Osmanlı yönetimi altında yaşayan Türk toplulukları belirli bir bölgede toplanarak Osmanlı devleti sonrasında ayrı bir Türk devleti oluşturmanın arayışı içine girmemişler, aksine Osmanlı devletinin gereksinimleri doğrultusunda Balkan yarımadasının her tarafında Osmanlı Türkleri yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır . Balkan savaşları sırasında Osmanlı orduları ile birlikte Balkan Türkleri de geri çekilme sürecine girerek Anadolu’ya doğru yönelmişlerdir . Tam bu aşamada , Batı Trakya bölgesi Türkler için emin bir durak konumuna gelmiştir . Osmanlılar Batı Trakya toprakları üzerinden Balkan yarımadasına girdikleri gibi, Avrupa kıtasından çıkarken de aynı kapıyı kullanmışlar ve Batı Trakya bölgesi tıpkı giriş döneminde olduğu gibi çıkış döneminde de bir ara istasyon konumuna gelmiştir . Bu çerçevede Balkan Türkleri için Batı Trakya, yeni bir üs konumunu kazanmıştır .

Batı Trakya Türk toplumu Osmanlı döneminde normal koşullarda varlığını sürdürmüş ama zaman içerisinde daha çok Pomak Türkleri bu bölgede belirli bir nüfus çoğunluğuna sahip olmuştur . Pomak Türkleri Osmanlı yönetimi altında bölgeye yayılırken daha çok Bulgaristan ve Yunanistan topraklarına yerleşmişler ama buralarda ayrı bir yönetim oluşturamadıkları için Balkan savaşı sonrasında dağınık kalmışlardır . Balkanların haritasını batılı emperyalistler yeniden çizerken , Pomak Türkleri Bulgaristan ve Yunanistan sınırının iki yakasında bölünmüş bir coğrafyaya mahkum edilmişlerdir . Balkan savaşı sonrasında diğer Balkan azınlıklarının küçük devletleri kurulurken , Pomak Türklerine üzerinde yaşadıkları topraklarda ayrı bir devlet kurma şansı tanınmamıştır . Bu nedenle Pomakların bir kısmı Bulgaristan’da, bir kısmı da Yunanistan’da bırakılmıştır . Osmanlı devleti çökerken bu yüzden Trakya toprakları üzerinde Türkler kendilerine bağımsız bir gelecek düzeni arayışına girmişlerdir . Edirne’nin Bulgarlar tarafından işgali gündeme gelince , Trakya’da yaşayan Türkler Pomak gruplarının öncülüğünde bir Batı Trakya devleti oluşumuna yönelmişlerdir . Batı Trakya göçler sırasında Pomak Türklerinin bir araya geldiği ve bağımsız bir yeni devlet düzeni arayışına kalkıştıkları yeni bir merkezi bölge konumuna gelmiştir . Batı Trakya bölgesinde üç kez denenen ayrı bir bağımsız Türk devleti oluşturma girişimlerinin başarısız kalması üzerine ,Pomak Türkleri Rodop dağları üzerine çekilerek emperyalizme karşı direnişlerini sürdürmüşlerdir . Dağlık bölgede toplanarak ayrı bir devlet arayışı içine giren Pomaklar ,bu bölgedeki direnişlerini sürdürmek doğrultusunda , içinde bulundukları alanı yasak bölge olarak ilan etmişlerdir .

Bulgaristan devletinin kuruluş aşamasında Bulgarlar tarafından asimile edilmek istenen Pomak Türkleri , Bulgarlar’ın bu girişimlerine karşı şiddetle direnerek kendi bağımsız varlıklarını sürdürmeye çalışmışlar , Balkan bölgesinin yeniden yapılanması sırasında Balkan Türklerinin içinde özgürce yaşayacağı bir Türk devletinin, Rodop dağları bölgesinde kuruluşunun arayışı içerisine girmişlerdir . Bulgaristan ve Yunanistan sınırları içerisinde dağınık bırakılan Pomaklar bir bağımsız Türk devletini Batı Trakya ya da Rodop dağları bölgelerinde kurabilmenin çabası içerisinde olmuşlardır .Ne var ki , Bulgarlar ve Yunanlıların böylesine bir oluşuma karşı çıkmaları ve bu doğrultuda batılı devletlerin desteklerini yanlarına çekmeleri yüzünden, bir türlü Pomaklar istedikleri bağımsız devlet yapılanmasını gerçekleştirememişlerdir .

Osmanlı İmparatorluğunun Balkan yarımadasına yayılmaya başladığı on ikinci yüzyıldan sonra bölgeye gelen Pomaklar , daha önceleri buralara gelen Bulgarlar tarafından her zaman için kendi aralarında asimilasyona tabi tutulmak istenmiş ama Bulgarlar’ın bu gibi girişimlerinin sonuçsuz kalması üzerine , Pomaklar kendi kimlikleri ile varlıklarını sürdürerek bugünlere gelmişlerdir . Gerçek anlamda bir Türk boyu olan Pomaklar ,Osmanlı imparatorluğuna her zaman için sahiplenmişler , bu büyük Türk devletinin çıkarları doğrultusunda Balkan yarımadasının her bölgesinde Osmanlı devletinin düzeni ve çıkarları doğrultusunda var olmuşlardır . Ne var ki , Osmanlı imparatorluğunun merkezindeki çöküntünün Balkan topraklarına yansıması üzerine ise , Pomaklar da bölgedeki yerlerinden geri çekilerek , Batı Trakya ya da Rodop bölgelerinde bağımsız bir devleti kendilerine alternatif bir yaşam düzeni olarak düşünmüşlerdir . Büyük çoğunluğu Müslüman bir halk topluluğu olan Pomaklar , Türklüğü ve Müslümanlığı Osmanlı vatandaşlığı içinde bütünleştirerek kendilerine göre bir yaşam sürdürmeye çaba göstermişlerdir . Osmanlıların bir Türk ve Müslüman siyasal yapılanma çerçevesinde Balkan topraklarında uzun süre egemenliğini sürdürmesinde, Pomakların önde gelen bir katkısı olmuştur .

İmparatorluğun ilk yıllarında Osmanlıların Balkanlara geçtiği yıllarda Türk ve Müslüman boyları Avrupa kıtasının doğu bölgelerinde yayılırken , Pomaklar bölgeye gelerek yerleşmişlerdir . Orhan Gazi döneminde başlayan bu süreçte Pomak asıllı topluluklar Balkanların çeşitli yörelerinde boy göstermeye başlamışlardır . Osmanlı ordularının Balkanlarda fetihlere kalkışması üzerine Pomaklar Rodop dağlarını merkez tutarak , Balkanların yerleşik bir halkı konumunda Osmanlı hegemonyasının bu bölgedeki taşıyıcısı olmuşlardır . Balkanların en önde gelen sıra dağları olan Rodoplar da konuşlanan Pomaklar , on beşinci yüzyıldan sonra Müslümanlığı Balkan yarımadasının çeşitli bölgelerine taşıyarak , Balkan halkının Osmanlı yönetimi altında İslam dünyasının bir parçası olması için çaba göstermişlerdir . Daha sonraki yıllarda Selanik, Manastır, Lofça, Plevne ve Filibe gibi kentlerin topraklarına yayılarak , Osmanlı yönetiminin uzantısı halinde bir yaşam düzenine yönelmişlerdir . Önceleri Bulgaristan ve Yunanistan topraklarında yaşayan Pomak boyları zaman içerisinde Makedonya bölgesinde de yerleşerek bu ülkenin halkı ile kaynaşmışlardır . Balkanlardaki farklı etnik grupların içinde Pomaklar, daha çok Osmanlılığın temsilcisi gibi hareket etmişler ve bölge halkının Osmanlı toplumu ile bütünleşmesinde etkin bir rol oynamışlardır . Pomaklar Müslüman kimlikleri ile Osmanlı devletinden yana bir tutum içerisinde varlıklarını sürdürürken , bölgedeki Hrıstıyan toplulukların hedefi haline gelmişler ve bu yüzden bir çok din esaslı çekişmede ister istemez taraf olma durumunda kalmışlardır .

Yunan ve Bulgar devletlerinin ortaya çıkış süreci içerisinde , Hrıstıyan topluluklar büyümek için mücadele ederken , Pomaklar arada kalarak zorlanmışlar ve tarih içerisinde Bulgar ve Yunan otoritelerinin baskıları yüzünden ezilmişlerdir . Balkan Türklerinin dinamik unsuru konumundaki Pomakların kültür değerlerinin Bulgar ve Yunan makamları tarafından silinmeye çalışılması , Balkan yarımadasında bir çok çatışmanın kaynağı olmuştur . Fransız devrimi sonrasında Avrupa kıtasında yayılan milliyetçilik cereyanlarının kıtanın doğu bölgesindeki Balkanlara ulaşması ile birlikte , bu bölgenin Hrıstıyan unsurlarına , batı Avrupa’nın emperyal devletleri bağımsız devletçikler kurdurmaya çalışmışlardır . Küçük toplulukların kendi devletlerine kurma hayali içine girdikleri bir aşamada Osmanlı imparatorluğunun tarih sahnesinden silinmesine giden süreç gündeme gelmiştir . Özellikle Yunan devletinin kuruluşundan sonraki aşamada Yunan yönetimi ,yasak bölge uygulamalarına giderek Osmanlı halkları arasında bir ayrıştırma siyaseti izlemiş ve bu gibi ayırımcı politikaların batılı emperyalist devletler tarafından desteklenmesi üzerine , Pomaklar bulundukları bölgelerde yaşamlarını sürdüremez bir duruma düşürülmüşlerdir . Yunanlılara İngilizlerin , Bulgarlara ise Rusların destek olmalarıyla Müslüman Pomaklar üzerindeki baskılar giderek artmış ve bunun sonucunda Balkan savaşlarına giden yolda, Osmanlı halkı arasında süreklilik kazanan bir çatışma ortamı Balkanların çeşitli bölgelerinde yaygınlık kazanmıştır . Yasak bölge uygulamaları halkı birbirine düşürürken ,dinler arasındaki çekişmelerin zamanla çatışmalara dönüşmesine de uygun bir zemin hazırlanmıştır . Böylesine olumsuz koşullarda Pomaklar kendi ulusal değerlerini yitirmek durumu ile karşı karşıya kalmışlardır . Yunan ve Bulgar devletlerinin kuruluşuna kadar süren bu olumsuz süreç sonunda , Bulgar ve Yunan devletleri bölgede Pomak Türklerinin bulunmadığını ve sadece Müslüman azınlıkların yaşadığını ileri sürmeleri ile sonuçlanmıştır .

Balkan savaşları ile Osmanlı devleti tasfiye edilirken ,Osmanlılar son bir mücadele vererek Balkan harekatına kalkışmışlar ve bu doğruluda Balkanları yeniden Osmanlı egemenliği çatısı altında yapılandırmaya çalışmışlar ama bu amaçlarını gerçekleştirememişlerdir . Osmanlı devletinin son yüzyılında İngilizler, Fransızlar, Almanlar ve Rusların Balkanların Hrıstıyan toplulukları ile yakından ilgilenmeleri yüzünden ortaya çıkan karışıklıklar zamanla süreklilik kazanmış ve Hrıstıyan-Müslüman çekişmelerinin giderek artması üzerine, Müslüman Osmanlıların bölgedeki temsilcisi olan Pomaklar son derece olumsuz koşullarda bir çok çatışmanın hedefi haline gelmişlerdir . Bölgede Osmanlı hegemonyasını silmek isteyen Hrıstiyan dayanışması Vatikan’ın önderliğinde giderek güçlenirken , böylesine bir Müslüman dayanışmasının Balkanlar da oluşturulamaması yüzünden , Müslüman Pomaklar zamanla bölgeden tasfiye olma noktasına doğru sürüklenmişlerdir . Osmanlı devleti kendini kurtarma derdine düştüğü bu aşamada , Balkan Müslümanlarına yeterince yardımcı olamadığı için Pomaklar zamanla kendi başlarının çaresine bakmak gibi bir duruma düşmüşler ve bu yüzden de bir türlü toparlanarak eski düzenlerine yeniden sahip olamamışlardır . Pomakların gelecekte kendileri için bağımsız bir devlet düzenini Rodoplar bölgesinde oluşturmasına , Yunanlılar kadar Bulgarlar da karşı çıkmışlardır . Batılılar ise Türk devleti yapılanmasına izin vermemişlerdir

Yunanlılar Yunan yarımadası üzerinde kendi ulus devletlerini kurmaya yöneldikleri aşamada ülkede Yunan asıllı olmayan halk topluluklarını temizlemeye çalışmışlar , Balkanlar da çok yaygın olan Çingene topluluklarını ülkeden kovarken, aynı olumsuz davranışı Pomaklara karşı da uygulamak istemişlerdir . Bir anlamda Çingeneler ile aynı alt seviyeye düşürülen Pomak toplulukları böylesine olumsuz bir kıskaçtan kurtulabilmek uğruna , daha büyük mücadelelere kalkışarak, bölgede ulusal kimliğini koruyan bir halk topluluğu olarak yola devam etmek istemişlerdir . Yunanlılar uzun yıllar Batı Trakya Türklerine karşı uyguladıkları yıldırma politikalarını Pomaklar içinde geçerli kılmak istemişler , ve Osmanlı İmparatorluğu Avrupa kıtasından geri çekilirken , Pomakları da diğer Müslümanlar ve Türkler gibi Anadolu topraklarına sürmek istemişlerdir . Bu yüzden Balkanların yerleşik halkı olan Pomakların bir kısmı ,Balkan savaşları sonrasında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin batı bölgelerine giderek yerleşmişlerdir . Çingenelere yapılan haksız uygulamalara ve baskılara karşı direnemeyen Pomak halkının bir kısmı , Balkanları terk ederek kendilerine yeni kurulan Türk devletinin toprakları üzerinde yeni bir gelecek aramak istemişlerdir . Yunan makamlarının ezici baskılarına ya da asimilasyon politikalarına dayanamayan bir kısım Pomak halkının , kendi gelecekleri açısından çareyi Türk topraklarına göç olarak gördükleri ortaya çıkmıştır . Yunan devletinin ayrılıkçı politikaları artırması üzerine bazı Pomak boylarının bu ülkeyi terk etmesi zorunlu olmuştur .

Yunan ve Bulgar halkları içinde erimemek ve sahip olduğu etnik kimliği sürdürmek üzere Pomaklar hem eğitim hem de yayın çalışmaları yapmışlardır . Avrupa’da başlayan uluslaşma süreci döneminde Pomak kimliği ve kültürü ile araştırma ve yayın çalışmalarına başlanmasıyla birlikte , Pomak dilinde yayın yapan kitap ve dergiler de çıkartılmış ama bu gibi girişimler sürekli olarak Bulgar ve Yunan resmi makamlarınca engellenmeye çalışılmıştır . Pomakların kullandığı kendi etnik dilleri daha çok Bulgarca’nın etkisi altında gelişmiş ve daha sonraki bir süreçte bağımsız bir dil görünümüne kavuşmuştur . Bulgarca “Poma-gum “ ya da Slavca “Pomagaci “kavramlarından gelen Pomak adının temelinde , yardım etmek ya da yardımcı olmak anlamı yatmaktadır .Osmanlı döneminde atlara bakan Pomaklara yardımcı anlamında isim verilmiştir . Bulgar ya da Slav dillerinde yardım etme anlamındaki bir kelimeden türeyen Pomak adı , zamanla Türk ve Müslüman asıllı bir Balkan toplumunun resmi adı haline gelmiştir . Pomak kavramı Bulgarca da yardım etme anlamına gelmesine rağmen , Bulgar ya da Yunan devletinin resmi makamları kesinlikle Pomaklara yardımcı olmamışlardır . Bu iki Balkan devletinin Pomak boylarına karşı baskıcı tutumları yüzünden , Pomaklar komşuları olan Hrıstıyan Balkan toplulukları gibi kendi ulus devletlerini bir türlü kuramamışlardır . Osmanlıcılık cereyanlarının Balkan topraklarında etkili olamaması yüzünden , Balkan Türklerinin daha sonraki aşamada batı destekli Hrıstıyan topluluklar gibi kendi ulus devletlerine sahip olabilmeleri mümkün olamamıştır .

Balkanlar’dan dışlanan Pomakların bir kısmı Türkiye’nin Trakya ve Ege bölgelerinde yerleşerek kendilerine yeni bir hayat düzeni kurmuşlardır .Yüz yıllar süren asimilasyon girişimlerine direnerek ayakta kalan Pomak Türkleri , Osmanlıların on ikinci yüzyıl ile başlayan Balkan fetihlerinin öncü güçleri olmuştur . Bir anlamda , Orta Asya kökenli Türk boyları olan Peçenekler ile Kumanların torunları olan Pomaklar , Türklüğün öncü güçleri olarak Balkan tarihinde Osmanlı döneminin kurucusu olmuşlardır . Eski bir Hazar boyu olan Bulgarlar , Peçenekleri ve Kumanları Hrıstıyanlığa doğru yöneltirken , Osmanlıların Müslümanlığı benimsemesi üzerine Pomaklar da İslamı yeni bir din olarak kabül etmişlerdir . Pomakların Müslüman olmalarından önceki dönemde Hrıstıyan olmaları yüzünden , Akriyan isimli bir eski Helen boyundan geldikleri de öne sürülmüştür .Bazı araştırmacılar ise Pomakları , Büyük İskender’in kurmuş olduğu Makedonya devletinin kalıntıları olarak da açıklamaya çalışmaktadırlar .Böylece Pomakların kökeni hakkında çeşitli görüşler öne sürülerek durumun biraz daha karışıklık içine sürüklenmesi desteklenmiştir .Pomaklar da böylesine bir karışıklık içinden çıkarak , kendilerini doğru dürüst bir tanımlama yapamamaları yüzünden daha iyi ve tutarlı bir gelişme şansı elde edememişlerdir .

On ikinci asırda Balkanlara’a göç eden Çepni ve de Bozok Türklerinin devamı olarak da gösterilen Pomaklar, kendi ulusal toplumlarını ayakta tutabilme doğrultusunda “Yeni Ziya” ,”Yeni Yol” ve “Yeni Adım” gibi dergi ve gazeteler çıkarmışlar ama bu gibi yayınlar uzun süreli olamamıştır . Balkan savaşı sonrasında Türkiye’nin yeni bir siyasal model doğrultusunda yapılanmaya gitmesi üzerine , Balkan Türkleri arasında da Atatürk sevgisi ile birlikte bir Kemalizm arayışı da öne çıkmıştır .

Atatürk’ün kurduğu Kemalist cumhuriyet yönetimi ile yakınlaşmak için Balkan Türkleri arasında Kemalizm yayılırken, Pomakların aydın kesimleri bu gibi düşüncelerin yaygınlık kazanmasında etkili olmuşlardır . Batı Trakya da yaşamakta olan Pomak toplumunun giderek Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşmeye gitmemesi için , sonraki aşama da Kemalizm karşıtlığı Pomak aydınları arasında Yunan makamları tarafından örgütlenerek , Anadolu ve Rumeli Türklerinin ileride bir araya gelmesine sağlayacak bir yakınlaşma sürecinin önü kesilmiştir . O dönemde Pomaklar , Yunan ve Bulgar devletlerinin kendilerini asimile etme girişimlerine karşı ayakta kalmak ve varlıklarını sürdürebilmek için Osmanlı devletinin yerini alan Türkiye Cumhuriyetinin Kemalist devlet modeline yakın durmaya çalışmışlardır . Kemalizm’in ortaya çıktığı dönemde İslam dünyası ile birlikte Balkan yarımadasında da yaygınlık kazanabilmesi için Pomaklar bir şeyler yapmaya çalışmışlar ama böyle bir düşünceyi çok istemelerine rağmen uygulama alanında gerçekleştirememişlerdir .

Kemalist düşünce ile kendi ulusal varlıklarını Bulgar ve Yunan devletlerinin asimilasyoncu politikalarına karşı sürdürmek isteyen Pomaklar çıkardıkları dergi ve gazeteler aracılığı ile ulusal kimliklerini geliştirirken , kendi devletlerini kurabilecekleri bir yurt arayışını da bu duruma paralel olarak geliştirmişlerdir . Pomakları yöneldikleri Kemalist çizgiden uzaklaştırma doğrultusunda emperyalizmin desteğinde bir İslamcılık akımı öne çıkarılmıştır . Bir yandan asimilasyon girişimleri ve diğer yandan da İslam dini birlikte kullanılınca, Pomakların Türk kimliğinin giderek ortadan kalkma aşamasına geldiği görülmüştür . Batı Trakya bölgesinin İskeçe ve Gümülcine kentlerinde etkili çalışmalarını sürdüren Pomaklar , Osmanlı imparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine geçiş yapan Türkiye gibi bir dönüşümü Kemalizm akımını benimseyerek kendi bölgelerinde gerçekleştirmeye çalışmışlar ama istedikleri gibi bir gelişmeyi o aşamada siyasal gündeme getirememişlerdir . Birinci dünya savaşı sonrasında kendilerine yeni bir siyasal yapılanma modeli arayan Pomaklar , benzeri bir girişimi ikinci dünya savaşı sonrasında da gündeme getirmişler ama gene istedikleri çizgide bir siyasal gelişmenin ortaya çıkarılması konusunda istenen gelişmeleri sağlayamamışlardır . Kemalist Türkiye’nin Batı Trakya ile tıpkı Doğu Trakya bölgesi ile bütünleşme sağlayacak girişimlerde bulunması sırasında, Pomaklar Türkiye Cumhuriyetinden yana bir siyasal tutum içerisine girmişlerdir . Türk-Yunan gerginliğinin batılı emperyalistler tarafından tırmandırılmaya çalışılması sırasında da , Türkiye Cumhuriyeti bilimsel esaslara uygun düşen bir Türkçü yaklaşım içerisinde , Pomak Türklerine karşı yakın durmaya ve yardımcı olmaya çaba göstermiştir .

Balkanlar da yüzden fazla yerleşim merkezinde yer alan Pomaklar kırsal yaşam düzeni içerisinde geçmişten gelen geleneksel örf ve adetlerini yaşatmayı tercih etmişlerdir .Milli kültürlerine bağlı olan Pomak Türkleri kendi kültürlerini yaşatma doğrultusunda önemli girişimlere kalkışmışlardır . Yaşam biçimleri ve sahip oldukları örf ve adetler üzerinden farklılıklara sahip olan Pomakların , kendi kültürel kimlikleri doğrultusunda bir gelecek arayışı içine girmiş oldukları görülmektedir . Yasak bölgelerin en önemli kurbanları olan Pomakların gelecekte var olabilmeleri için , kendilerini dışlayan Balkan devletlerine karşı Türkiye ve Türk dünyasının desteklerine gereksinme duydukları görülmektedir . Hem siyasal hem de sosyo-ekonomik gelişmelere karşı Pomakların direnerek ayakta kalabilmeleri açısından , sahip oldukları özgün kültürel yapılanmanın yeni dönemde de sürdürülmesi gerekmiştir . Pomak köylerindeki geleneksel kültür , kentleşme sürecinde Pomak Türklerine direnebilecek yeni bir güç katmıştır .Kültür aracılığı ile bütün sosyal ve siyasal topluluklar nasıl bir var olma mücadelesi veriyorlarsa, Pomaklar da benzeri bir yolu sürdürmüşlerdir . Genel olarak tarihsel süreç içerisinde yok edilmek istenen etnik gruplar , kendilerine yönelik saldırılara karşı direnerek bir var olma savaşı verebilirler . Ne var ki ,savaş ortamı yoksa ve zaman süreci içerisinde dağılma ya da yok olma eğilimleri öne geçerek toptan bir yok olma olgusunu gündeme getiriyorlarsa, o zaman askeri veya fiili çatışmanın yerini kültürel var olma mücadelesi almaktadır .Daha geniş toplumlar ya da kozmopolit ülkelerin toplum yapıları içinde küçük grupların öncelikle kültürel var olma mücadelesi vermesi gibi bir süreci, Pomaklar Balkan ülkelerinde yaşamışlardır . Kendi devletleri olmadığı için var olma mücadelelerini öncelikle kültürel alana kaydırmayı yok olmamak için öne çıkarmışlardır . Tarih boyunca kazanmış oldukları Türk ve İslam kültürünün izlerini üzerlerinde taşıyan Pomaklar ,aynı zamanda uzun süre Balkanlar’da yaşamanın kazandırmış olduğu bölgesel özelliklerini de, kendi kültürel zenginlikleri olarak yeni kurulan Balkan devletlerine karşı korumuşlardır . Pomaklar böylesine bilinçli kültürel var olma kavgalarını Balkanların küçük Hrıstıyan devletlerine karşı yürütürken , hem bölgedeki diğer Türk topluluklarına hem de Balkanlar’ın Müslüman topluluklarına örnek olarak geçmişten gelen kültürel zenginliklerini çok yönlü olarak değerlendirmesini bilmişlerdir . Bugünkü Balkan toplumunda Pomaklar sayesinde Türk kültürünün yansımaları devam etmektedir .

Pomaklar Balkanlar’da yaşadıkları hayatın kazandırdığı pratik yansımaları bütünüyle değerlendirerek bir özel kültür oluşumunu başarıyla gerçekleştirebilmişlerdir . Balkanlar’daki Pomakların yerleşim birimlerine bakıldığı zaman , özellikle Pomak köylerinin birbirlerine benzedikleri görülmektedir . Asya kökenli bir halk oldukları için daha erkek egemen bir toplumsal kültüre sahip bulunan Pomakların köylerinde , merkezde bir cami ve bunun çevresinde de erkeklerin gelip oturdukları kahvehaneler görülmektedir . Çarşı ve Pazar da ise daha çok kadınların çalıştıkları ve yaşam merkezlerinde ekonomik işlerin daha çok kadınlar eliyle yürütüldüğü anlaşılmaktadır . Pomak köyleri Müslüman yerleşim merkezleri olmasına rağmen çocukların modern stilde giydirilmeleri her zaman için ana kural olmuştur . Pomaklar Müslüman olmalarına rağmen batıya ya da dışa kapalı bir yaşamı değil aksine modern yaşam biçimini esas alan bir yaklaşımı benimsemişlerdir . Pomak köyleri Balkanlar’da Avrupalı yaşamın merkezleri olarak öne çıkmıştır . Kırsal kesimdeki köylerde Pomaklar tarımsal çalışmalara öncelik vermişler ve kendi üretimleri ile köy halkını doyurmayı hedeflemişlerdir .

Modern yaşam stillerine rağmen Pomak’ların dini inançları da kuvvetli olmuştur . Dini inançları nedeniyle, Katolikler gibi çocuk aldırmayı benimsemeyen Pomaklar her aile için dört çocuk kuralını ısrarlı bir biçimde uygulayarak , bulundukları bölgelerde Pomak nüfusunun artırılması için ısrarlı bir biçimde mücadele etmişlerdir .Ailenin reisi atalardan gelen bir gelenek olarak her zaman için erkek olmuş ama , kadınlara da erkekler kadar değer verilmiştir . Doğurgan kadınlar ve de öncelikle erkek doğuran kadınlar erkekler kadar aile içinde söz sahibi olmuşlardır . Müslüman Pomak kadınları doktora gitmeden hamilelik dönemlerini tamamlayarak çocuk sahibi olabilmeye öncelik vermişlerdir . Sağlık merkezlerine zor duruma düşünce başvurulmuş ve normal yaşam süreci içinde doktorlara mesafeli bir yaşam stili uygulanmıştır . Nüfusunu sürekli olarak artırma çabası içinde bulunan Pomak toplumları erkek çocuklara aile düzeninde önemli yer vermişlerdir Bu doğrultuda çok erken yaştaki erkek çocuklar sünnet ettirilerek erkeklik bilinci önceden kazandırılmaya çalışılmıştır . Erken yaşta sünnet olan erkek çocuk sünneti ile beraber Müslüman yapılarak İslam dinini de erken yaşlarda kazanması hedeflenmiştir . Diğer bir neden de ataerkil aile yapısı nedeniyle babanın bir an önce erkek çocuğunu varis tayin etmesidir . Çocuk ne kadar küçük yaşta olursa olsun ,sünnet olduktan sonra erkek olarak sayılmıştır . Hrıstıyanların egemen olduğu Balkan ülkelerinde Müslüman bir halk olarak Pomaklar dini merasimlere ve de geleneklere ağırlık vererek yaşamlarını bugüne kadar devam ettirebilmişlerdir .

Müslüman bir halk olmalarına rağmen Avrupa kıtasında yaşamlarını sürdüren Pomaklar , Arap ülkelerinde olduğu gibi kadınları eve kapatmamışlar aksine kadın ve erkek beraberliği çerçevesinde toplumsal yaşama öncelik vermişlerdir . Kadınlar tarlada ya da dükkanlarda çalıştıkları gibi toplumsal yaşamda da erkekler ile birlikte bir yaşam düzenine sahip olabilmişlerdir . Kırsal alanda yaşamlarını sürdürmek durumunda kalan Pomaklar, kadınları ve erkekleri toplum içinde serbest bırakarak kendi eşlerini özgürce seçme hakkını vermişlerdir . Ailelerinin izinlerini alan gençler özgürce eşlerini seçerek erken yaşta yuvalarını kurma şansına sahip olabiliyorlardı . On beş yaşına gelen Pomak gençlerinin tarımsal etkinliklere ve üretim çalışmalarına katılması bir hak olarak tanınıyordu . Kız erkek ilişkilerinde batılı ülkeler gibi modern bir yaşam tarzını benimseyen Pomak toplumlarında aile yapılanmaları daha sade ve güçlü oluyordu . Balkanlar da uzun süren savaş yıllarında , Pomaklar kendi toplumlarını sağlam bir biçimde koruyabilmek için aileye ve aile merkezli yaşam düzenine fazlasıyla ağırlık veriyorlardı . Dini bayramlara önem verilmesi , İslam dininin diğer önemli günlerine de yeterince ağırlık verilmesi , Pomaklar’ın kendi yaşam tarzları olarak öne çıkıyordu . Din ve kültüre öncelikli bir yer verilmesiyle Pomaklar , içinde yaşadıkları ülke toplumuna karşı daha güçleniyorlardı .

Pomaklar üzerinde yaşadıkları Balkan topraklarında tarımsal üretim yaptıkları gibi hayvan yetiştirmeye de önem verirlerdi . Balkan ülkelerinde çok yaygın olarak görülen tütün üretiminde Pomaklar da diğer Balkan toplulukları gibi yer almışlardır . Ekonomik alandaki çalışmalar ile kendilerini yaşatan Pomaklar , aynı zamanda din kurallarına da önem vererek adil ve hakkaniyete uygun bir yaşam düzeni arayışı içinde olmuşlardır . Ekonomik durumu iyi olan Pomaklar her sene hacca giderek , tipik bir Müslüman toplum gibi davranmaktadırlar .İslam dinine sıkı sıkıya bağlı olan Pomaklar , bu dinin gereklerini usulüne uygun bir tarzda yerine getirmek için her zaman mücadele etmektedirler . Çocuklarına erken yaşta Kuran okutan ve namaz kılmayı öğreten bir zihniyet , Pomak toplumunda her zaman için var olmuş ve bu durumda dini bütün Müslüman tanımına uygun bir yaşam tarzı Pomaklar için her zaman söz konusu olmuştur . Kız-erkek bütün çocuklarını erken yaşta okula göndermeyi esas kabül eden Pomak toplumu , eğitimin ve bilimin yol gösteren ışığını gelecek kuşaklarına aktarmaya çalışmışlardır .

Günlük yaşamlarında Türkçe ve Bulgarca kırması bir dil olan Pomakça ile konuşan Pomaklar bulundukları yerlerde her zaman için kendi kurallarının geçerli olacağı bir siyasal düzen arayışı içerisinde olmuşlardır . Diğer Balkan ülkeleri , kendi Hrıstıyan devletlerini birkaç milyonluk nüfusları ile kurarlarken , Pomakların nüfusu yüz binlerde kalarak bir milyonu bile geçememiş ve bu nedenle Pomaklar’ın Balkanlar’da kendi devletlerini kurabilecekleri bir ortam ortaya çıkamamıştır . Yaşadıkları siyasal olaylar nedeniyle son derece bilinçli bir tutuma sahip olan Pomaklar’ın nüfuslarının az olması ve bu yüzden bağımsız bir devlet düzeni çatısı altında yaşama şansını elde edemeyen Pomaklar’ın önemli bir kesimi özgür yaşamlarını sürdürebilme doğrultusunda Türkiye’ye göç etmişler ve ülkenin batı bölgelerinde diğer Türkler ile birlikte , bir cumhuriyet rejimi vatandaşı olarak yaşamaya yönelmişlerdir . Toprağa bağlı bir biçimde güçlü ulusal duyguları bulunmasına rağmen , böyle bir durumu yaşadıkları ülkeler de elde edemeyince , Türkiye’ye göç ederek Türk ve Müslüman gibi yaşama şansını elde etmeye öncelik vermişlerdir . Balkanlar’da kendi devletini kuramayan Pomaklar, Türkiye Cumhuriyetini Osmanlı devleti sonrasında kendi devletleri olarak benimseyerek Anadolu topraklarını yeni vatanları olarak belirlemişlerdir . Balkanlar’da Batı Trakya bölgesinde varlıklarını halen sürdüren Pomaklar, bu bölgenin Türk halkı içinde hulus ve sadakat ile yer alarak gene eskisi gibi kendileri için Balkanlar’da bir gelecek arayışı içindedirler . Yunan makamlarının temel insan hak ve özgürlüklerini sınırlayan tutumlarına rağmen , devletsiz bırakılan Balkan Türkleri olarak Pomaklar, gene de bir yaşam düzeni oluşturarak geleceğe dönük bir biçimde varlıklarını güçlendirerek yollarına devam etmektedirler . Türklüğü yasaklayan , Müslümanlığı sınırlayan Yunan yönetimine karşı bütün Balkan Türkleri adına Pomaklar örgütlü bir biçimde karşı çıkarak , Osmanlı uzantısı Türk ve Müslümanların Balkan yarımadası üzerindeki hak ve özgürlüklerini en ciddi bir biçimde korumaya çalışmaktadırlar . Balkanların yeniden gündeme geldiği bir aşamada , Osmanlı imparatorluğu uzantısı olarak Balkan Türklüğünün daha güçlü bir biçimde örgütlenmesi , Pomakların desteklenmesi ile mümkün olabilecektir . Pomaklar hem Türkiye’de hem de Balkanlar da yaşayan bir Türk asıllı topluluk olarak ,Türkiye ve Balkanlar arasında geleceğe dönük bir köprünün kurulmasında önde gelen bir rol oynayabilecektir .

MİZAH : VATANDAŞ YERLİ UÇAĞIMIZI MERAKLA BEKLİYOR :))))))))


KAMPANYA : Karadan Değil Maviden ! – Vapur seferlerinin artırılmasını istiyoruz.


KAMPANYAYA KATILMAK İÇİN BURAYA TIKLAYIN.

KARADAN DEĞİL MAVİDEN !

Vapur seferlerinin artırılmasını istiyoruz.

İstanbul, içinden deniz geçen bir şehir olmasına rağmen, kent içi ulaşımında deniz yollarının payı %3’tür. Artan nüfusa orantılı olarak vapur seferleri artırılmamakta, tam tersine mevcut iskeleler kapatılmakta ve karayolu taşımacılığı özendirilmektedir. Bunun sonucunda, Boğaziçi’ne özgü ulaşım alışkanlığı, yaşam, gelenek ve kültür yok olmakta, aynı zamanda trafik ve otopark sorunu artmaktadır.

Dünyanın gözbebeği kıyılarımız boyunca, kara trafiğinin yarattığı tahribata karşılık, en doğal ve geleneksel taşıma aracı olan vapurlarımızın sadece sabah ve akşam saatlerinde sefer yapması yeterli değildir. Gün ortası ve özellikle de hafta sonları yapılacak seferlerle Boğaziçi iskeleleri ile İstanbul’un diğer deniz kıyısındaki semtler arası ulaşımda vapurların etkin bir şekilde kullanılmasını talep ediyoruz.

Boğaziçi’nin eski yerleşimlerinden tarihî Yeniköy ve Büyükdere iskeleleri gibi kapalı iskeleler de hizmete açılmalı, Rumelihisarı iskelesi gibi asıl işlevi dışında kullanılmak üzere kapatılan iskeleler yerine işletmenin uygun göreceği yerlere yolcu turnikeleri konularak hizmet verilmesi sağlanmalıdır.

Şehir Hatları İşletmesi ve Toplu Taşımacılık İdaresi ile yaptığımız yazışmalarımızda ve yüz yüze görüşmelerimizde bize yolcu sayısının az olduğu ve zarar edildiği belirtildi. Oysa biz inanıyoruz ki, halkımızın talebi üzerine konulan seferlerin etkili biçimde duyurulması ve deniz yolu ulaşımının özendirici tanıtım kampanyası yapılarak sürekliliği sağlanırsa yolcu sayısı artacaktır.

Deniz ulaşımını kullanacak yolcu sayısını arttırmak amacıyla belirli bir plan uyarınca sahil yolunda seyreden otobüs hatlarının bir kısmı seçilecek iskelelerden iç kısımlara ring seferi yapacak şekilde yönlendirilmelidir.

Ulaşım konusunda yetkili kurumların sivil toplum örgütleriyle birlikte çalışarak sorunun çözümü için yeni projeler geliştirmesini talep ediyoruz.

Boğaziçi Dernekleri Platformu olarak bu konuda katkıda bulunmaya hazırız.

Boğaziçi Dernekleri Platformuna üye dernekler :

– Anadoluhisarı Turizm Kalkındırma Derneği
– Bebekliler Derneği
– Belgrad Ormanı Koruma Gönüllüleri Derneği
– Beylerbeyililer Derneği
– Boğaziçi Arnavutköylüler Derneği
– Büyükdere Çevre, Kültür ve Güzelleştirme Derneği
– Emirgan’ı Sevenler Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ESD)
– Kandilli Derneği
– Kuzguncuklular Derneği
– Rumelihisarı Koruma ve Güzelleştirme Derneği
– SarıPlatform Derneği

Not : Sosyal medya üzerinden kampanyamıza destek olmak için lütfen paylaşımlarınızda #banabivapurlazim hashtagini kullanalım.

MK ULTRA PROJECT /// VİDEO : Evidence of non-consensual micro-chipping


VİDEO LİNK :

https://youtu.be/GZoHeBu8po4

YÜKSEK STRATEJİ TÜRKİYE

strateji, istihbarat, güvenlik, politika, jeo-politik, mizah, terör, araştırma, teknoloji

Fight "Gang Stalking"

Expose illegal stalking by corrupt law enforcement personnel

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

WordPress.com News

The latest news on WordPress.com and the WordPress community.