Günlük arşivler: 4 Aralık 2016

KÜRESEL ÖRGÜTLER DOSYASI /// VİDEO : ÜST AKIL Belgeseli 720p HD


VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=Zqw2eZ1K6Uw

ABHAZ & ÇERKEZ & ÇEÇEN DOSYASI /// VİDEO : Çerkesya’dan İzlenmesi Gereken Adige Ceug


VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=woHH-twyTDg&feature=em-subs_digest

İLLUMİNATİ DOSYASI : İllüminati’nin karanlık ilişkileri


En gizli örgüt denildiğinde İllüminati, en zengin ve gizemli ailesi dendiğinde ise Rotschildlar akla gelir. Büyük fotoğrafta mafya sadece bir ayrıntı..

Star Gazetesi Yazarı Aziz Üstel bir süredir bu gizemli ve tehlikeli örgüt İllüminati ile ilgili yazılar yazıyor. Hafta içinde "İllüminati’nin Çin’deki uzantısı Lee Ailesi Türkiye’de" yazısında ilginç bilgileri okurlarıyla paylaşan üstel, son yazısı "İllüminati’nin karanlık ilişkileri" başlıklı yazısında ise gizemli ilişkilerin bir başka boyutuna ışık tuttu.

"Mafya’nın dünyanın pek çok ülkesinde etkili olabilmesinin ana nedeni önemli istihbarat kuruluşlarıyla yaptığı gizli ortaklıklardır. İnsanlar bu istihbarat kuruluşlarının Mafya’nın üzerine gittiğini ama bir türlü yok edemediği hayretle izlerler…" tespitinde bulunan Üstel, istihbarat, para ve siyasi gücün nasıl İllüminati kavşağında buluştuğunu yazdı.

İşte o yazısı..

Mafya denince aklımıza hemen Sicilya gelir. Ancak Amerikan Mafyası’nın en önemli isimlerinden biri, Las Vegas’ın kumar başkenti olmasını sağlayan kişi Yahudi Meyer Lensky’dir. Mafya, Kontrgerilla-CIA-MOSSAD ortaklığının temellerini atan da gene odur. Yıllar yılı önce Al Capone sonra da Lucky Luciano’yla birlikte çalışan Lansky, kumar, içki kaçakçılığı ve fuhuştan kazandığı tüm paraları İsviçre’de Yahudi banker Tibor Rosenbaum’un yönettiği International Credit Bankası’na gönderiyordu. Rosenbaum bir hahamdı aslında! Kurduğu banka Avrupa’dan İsrail’e yollanan tüm yardımların ilk toplanma noktasıydı. Bankanın müşterilerinden en önemlisiyse İllüminati’nin 13 ailesinden Rothschild’ların sahibi olduğu Israel Corporation’du.

Derken 1967 yılında Life dergisi İsrail-Haham Rosenbaum-Rothscild-Mafya-Lansky bağlantılarını ortaya çıkarır. İşin ilginç yani Rosenbaum’un İsrail temsilcisi, İsrail Gizli İstihbarat Örgütü Shin Beth’in Müsteşarı Amos Manor’dur!

Lansky ve Shin Beth’in Amerika temsilcisi Doc Stacher’le ilgili dönemin Adalet Bakanı Robert Kennedy geniş kapsamlı bir soruşturma başlatır. Stacher hemen İsrail’e gider, yerleşir ve hapis cezasından kurtulur. Meyer Lansky’le ilgili soruşturma tamamlanmak üzereyken Robert Kennedy bir suikast sonucu öldürülür ve Sirhan Sirhan diye bir gariban tutuklanır, hapse atılır. Dosya kapanır. Lansky’le ilgili soruşturmaysa sonuçlandırılamaz bir türlü!

Yıl 1947’dir, İkinci Dünya Savaşı biteli iki yıl olmuştur ve ABD yanlısı dünyada kontrgerilla hareketi başlar. Kontrgerilla örgütleri başta İtalya olmak üzere, birçok ülkede filizlenmeye başlayan Komünist partilerin yöneticilerine ateş açarak yaralar ya da öldürür; bombalar patlar parti toplantılarında. Taşlı sopalı sokak kavgaları çıkar günün her saatinde başka başka kentlerde.

Kısacası Kontrgerilla öylesi bir kargaşa yaratır ki, İtalya ve Fransa başta olmak üzere, halklar oylarını muhafazakâr, Hıristiyan kökenli partilere vererek istkrar arar. Bu arada, İsrail Corporation’ı ABD Federal Savcılığı soruşturmaya başlamıştır. Ancak şirketin merkezi Luxemburg’da şubesiyse Lichtenstein’ın başkenti Vaduz’dadır. Şirket savcılığın sorduğu sorulara cevap bile vermez! Vaduz’da Rosenbaum’un bankası International Credit Bank’ın kapısından içeri bile giremez federal savcının adamları; Prens izin vermemiştir!

İllüminati’nin has evladı, Mafya Babası Meyer Lansky garip olduğu kadar tehlikeli bağlantıları, P2 ve Vatikan’ın kara para aklama uzmanı banker Sindona’dan, Rosenbaum’a,ABD Başkanı Nixon’dan, soğuk savaşın mimarı Başkan Truman’a, CIA Başkanı Allen Dulles’a ki, Lansky’nın avukatlığını yapmıştır, Yahudi banker Rotschild ve petrolcü, banker, milyarder Rockefeller Ailesi’ne kadar uzanır. Ve İllüminati semirdikçe semirir, ardından ceset yığınları bırakarak yoluna devam eder…

GÜNDEM ANALİZİ /// ZAHİDE UÇAR /// Adam gibi adam, asker gibi asker : VELİ KÜÇÜK


Adam gibi adam, asker gibi asker: VELİ KÜÇÜK

F-cia’nın hedefe koyduğu ilk asker… Veli Paşa’yı Önce paçavra gazetelerinde linç ettiler. Susurluk komisyonuna çağrıldı, gitmedi diye yalan söylediler. Oysa Paşa komisyona hiç çağrılmamıştı.

Paşanın suçları büyüktü. Karadeniz’e PKK’yı sokmadı. TİKKO denilen Ermeni-Taşnak örgütüne büyük darbe vurdu. Yani, “CİA+MOSSAD+MI6” nın tezgahına taş koydu. Hesabı sorulmalıydı.

Sonunda esir evine tıktılar. Atmadık çamur bırakmadılar. Kendi kızı Zeynep KÜÇÜK avukatlığını yaptı.

Veli Paşa;

“Benim üzerimden Orduya uzanmak isteniyor” dedi, kimseye dinletemedi. O dönem askerler bile Veli Paşadan vebalı gibi kaçtı.

Sonra gördüler anyayı-Konya’yı ama, iş işten geçmişti.

F-CİA sayesinde köşe yazarlığından ekmek yiyen bir Fehmi Boru vardı. Abdullah Gül ile birlikte İngiltere Exeter ajan okulunu bitirmiştir. Bunlar gazetelerinde mahkemeler kurdular. Kimler tutuklanacak, listeler verdiler. Bu Fehmi Boru Veli Paşa için;

“Katilimle göz göze geldim” diye bir yazı yazdı. Ne yapsın Veli Paşa seni? Kendilerini hoşaftan sanan tombalak takımı… Sıkıyı görünce Fettoş’u sattı. Bu mercimek tombalaklar, adam gibi adamlara tuzak kurdu ya? İşte en çok ona yanarım.

Veli Paşa ilk esirlerdendir. O yaşında ne yapsalar eğip bükemediler. Kırmızı yanaklı bademler gibi sızlanmadı. Dimdik ayakta durdu. O dönem kendini Ebu Suud Efendi sanan Savcı Öz, bu direnç karşısında, mahkemede hak ettiği cevapları aldıkça kafayı yedi. Veli Paşayı savunmaları nedeniyle dava etti. Aslında birçok esir dava edildi. Hatta savunma yapan avukatlar da dava edildi. Savcı kaçtı ama o davalar devam ediyor, iyi mi?

Gün geldi, F-CİA MUTA NİKAHLI olan ortağı AKP ile birbirine düştü. F-CİA Erdoğangiller Familyasına çelme takarken, sırt üstü düştü. Kafayı çatlattı. Çelme atılan Erdoğangiller takımı, ortaklığı bitirdi. AKP kamuoyunda taraftar toplamak adına, “Ergenekon aslında Hergelekondu. Fetö’nün hergeleleri kumpas kurdu” diye itirafta bulundular. İki ortak birbirine düşmeseydi, Veli Paşa ve diğerleri esir evinden herhalde mezara giderdi.

Veli Paşanın çıkışı en sona bırakıldı. Çıktığında şunu söyledi: ESARETİMİ VATANIMA HELAL EDİYORUM.

Böyle bir insan, üç günlük cezaevi saltanatını sultanlığa tahvil eden bir kişinin döneminde esir edildi ya? İşte buna da hep yanarım.

Ve bugün Veli Paşayı ekranlarda gördüm. Askeri okulların kapatılmaması için başlatılan eyleme katılmış. Oysa kumpas denilen Hergelekon yargısı bitirilmedi, Ankara’ya gönderiliyor. Sizce neden? “İpiniz elimizde, o ipi çözmedik. Her an aktif ederiz. Susup yerinizde oturun.” Demek için tabii ki..

Veli Paşa tehdidi iplememiş. “Askeri okulların kapatılması bir ABD projesidir” diye açıklama yapıyor.

Vatan sevgisi böyledir işte. Vatan deyince vatanı soymak olarak anlayanlarla;

Vatan deyince, vatan için ölmeyi göze alanların amansız savaşıdır bu. Ve eninde sonunda vatanseverler kazanacaktır. Neden mi?

Para için bayılanlar, alta yatanlar, vatan için ölenlerin karşısında barınamaz da ondan.

Tıpkı;

Kurtuluş Savaşında saray derdine düşenlerin kaçıp, vatan derdine düşenlerin başardığı gibi…

Ve Veli Paşayı ekranlarda gördüğümde aklımdan şu geçti:

“Veli Paşa İlker Başbuğ’un yerinde olsaydı askerlerini CİA’ya teslim eder miydi?”

Cevabı zaten herkes biliyor.

Teşekkürler Veli Paşam.

Zahide UÇAR

TARİKATLER & CEMAATLER DOSYASI : Bilinmeyen gerçekleriyle Süleym ancılık nedir ?


Adana’nın Aladağ ilçesinde 10 öğrenci ve 1 çocuk ile 1 güvenlik görevlisini hayatını kaybetmesiyle gerçekleşen faciada yangının çıktığı yurdun Süleymancılar Tarikatı’na ait olduğu gündeme geldi. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde örgütlü olan Süleymancılar’a gözler çevrilirken, tarikata dair 2002 yılında Genelkurmay Başkanlığı’nın çalışmasında bu tarikata dair geniş yer aldığı ortaya çıktı.

Genelkurmay’ın "İrticai Örgütlerin Tehdit Değerlendirmesi" başlıklı raporunda, Süleymancılık, Nakşibendi Tarikatı ve Kadiri Tarikatı ile ilgili çarpıcı bölümler şu şekilde:

SÜLEYMANCILIK

1.Genel

a. Tarihi Gelişimi:

(1) Süleyman Hilmi Tunahan tarafından esasları ortaya konulan bir radikal grup olan Süleymancılar, şer’i esasları benimsemiş olmasına rağmen milli görüşçülerin fikirlerini kabul etmemektedirler.

(2) Süleyman Hilmi Tunahan, 1930-1936 yılları arasında İstanbul’da çeşitli camilerde resmi vaiz olarak görev yapmıştır. Daha sonra Süleymancıların başına geçecek olan Kemal Kaçar ile de bu dönemde tanışmıştır. Bilahare Kemal Kaçar, S. Hilmi Tunahan’ın kızı ile evlenmiştir.

(3) Bugünkü Süleymancılığın temelini, 1930’lu yıllarda "Ehl-i Maneviyat Meclisi" adı altında düzenlenen toplantılar oluşturmuştur. Süleyman Hilmi Tunahan, 1943 yılında vaizlik belgesinin iptal edilmesi üzerine Kur’an Kurslarını faaliyete geçirmiştir. 1949 yılında ilk kez Kur’an kurslarının kanunla açılmasına müsaade edilmesi üzerine de tarikat kısa sürede Kur’an kurslan vasıtasıyla yurdun her tarafına yayılmıştır.

(4) Bilahare Süleyman Hilmi Tunahan, kendisinin üç ay gibi kısa bir zamanda din görevlisi yetiştirebileceği iddiasıyla faaliyete geçirdiği Kur’an kurslarını, gönderdiği talebeleri ile yurtdışında da yayma imkânı bulmuştur.

(5) 1965 yılında yürürlüğe giren 633 sayılı "Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Yönetmeliği Hakkındaki Kanun" ile getirilen hüküm gereği, Kur’an kursundan mezun olanların Diyanet İşleri teşkilatında görev almalarının önlenmesiyle, 1966 yılı Ocak ayında, İstanbul’da üç kurucu derneğin bir araya gelmesiyle "Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Dernekleri Federasyonu" hayata geçirilmiştir. Kur’an kursu açma yetkisinin Diyanet’te olduğundan bahisle devamlı takibata uğrayan teşkilat mensupları, 1971 yılına kadar tartışmalı bir şekilde faaliyetlerine devam etmişlerse de bu tarihten itibaren faaliyetlerini "Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği" adı altındaki dernekler vasıtasıyla sürdürmüşlerdir.

b. Amacı:

Cumhuriyet’in ilanından sonra ortaya çıkan ve tarikat tanımlaması içerisinde mütalaa edilen İslamcı cemaatierden olan Süleymancıların da nihai hedefi kendi görüşleri ile şekillenmiş İslam devletidir.

c. Stratejisi:

(1) Süleymancı kesim, dernekler yasasından istifadeyle yurt çapında geniş bir organizasyon kumıak suretiyle halkla bütünleşerek gerçek manada Diyanet hizmetinin ancak kendi mensupları vasıtasıyla verilebileceği telkinine dayalı bir hareket tarzı benimsemiştir. u
(2) Anılan kesimin Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarını ele geçimıeyi hedef alan bir çalışması, 1965 yılında yürürlüğe konan 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kanunu ile engellenmiştir.
(3) Süleymancı kesim bu tarihten itibaren nihai hedef doğrultusunda;

(a) Yurt çapında kurulmuş cami ve Kuran kursu derneklerini ele geçirme,
(b) Uygun ortam buldukları her beldede statüleri aynı olan, yurt ve okul talebelerine yardım demeği (KOTYD) ve tahsil çağındaki talebelere yardım dernekleri (TÇTYD) adı altında dernekler açma,

(c) Kurulan bu dernekleri bir çatı altında toplama,
(d) Her fırsatta DİB’in çalışmalarını kötüleme ve bu kuruluşu halkın gözünde küçük düşürme,
(e) İmam Hatip Liseleri İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri açılması yönündeki çalışmaları sabote etme ve engelleme,
(f) DİB’deki görevlerinden uzaklaştırılan cemaat mensuplarını yurt dışına göndermek suretiyle buralarda organize olma bazında bir hareket tarzını geliştirmiş ve uygulamıştır.

2. Teşkilatı:

a. Kuruluşu:

Süleymancıların teşkilat yapısı EK-L’dedir.

b. Lider Kadrosu:

Cemaat, kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan‘ın 1959 yılında vefat etmesi üzerine, Kemal Kaçar‘ın önderliğinde faaliyetlerine devam etmiştir. Kemal Kaçar’ın 17 Haziran 2000 tarihinde vefat etmesi üzerine ise yerine Arif Ahmet Denizolgun adlı şahıs cemaatin başına getirilmiştir.
Tarikatın tüm faaliyetleri Arif Ahmet Denizolgun’un talimatlan doğrultusunda tek merkezden yürütülmektedir.

Ahmet Arif Denizolgun’un ölümünden sonra ‘Süleymancı Cemaati’nin lideri, 34 yaşındaki Alihan Kuriş oldu. Denizolgun’un ablasının oğlu olan Kuriş, yüksek mimar olarak görev yapıyor.

c. Yurtiçi – Yurtdışı Yapılanması:

Halen Arif Ahmet Denizolgun’un mutlak yönetimi altında bulunan Süleymancılar, Türkiye genelinde yaklaşık 800 dernek, bu derneklerce faaliyete geçirilen 1200 yurt ve pansiyon ile 16 vakıf ve 28 şirketle yurt içinde ve yurt dışında organize olmuşlardır.
Süleymancı kesimin yurtiçi organizasyonu, lider Arif Ahmet Denizolgun’a bağlı bölge ve bunlara bağlı il sorumlulan şeklindedir. Teşkilat içerisinde en yetkili kurul, İstanbul Ümraniye’de kurulu bulunan "Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Dernekleri Federasyonu"dur.
Teşkilatın, kurs ve okul talebelerine yardım dernekleri bünyesinde 100.000 civarında öğrencisi olduğu değerlendirilmektedir.
Yurtdışında ise ilk defa 1974 yılında Almanya’nın çeşitli şehirlerinde kurduğu camiler ile yurt dışı faaliyetlerine başlayan Süleymancılar, 1975 yılında Almanya Köln şehrinde İslam Kültür Merkezleri Birliği (İKMB)’ni kurarak, bütün dernekleri tek çatı altında toplamışlardır. Halihazırda Süleymancılara ait Avrupa çapında 400 civarında derneğin bulunduğu tahmin edilmektedir.
Bunun dışında Süleymancıların son dönemde, Avrupa alanı dışında ABD ve Asya ülkelerindeki faaliyetlerine ağırlık verdikleri gözlenmektedir.

3. Yan Kuruluşları ve Destekleyen Sivil Toplum Örgütleri:

İllegal örgütlenmesine rastlanılmayan Süleymancıların legal düzeyde;

a. Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği (yurtiçi),
b. İslam Kültür Merkezleri Birliği (yurtdışı) adında örgütienmeleri mevcuttur.

Bunun yanı sıra anılan cemaate ait;

– Kur’an Kursları ve Milli Kültüre Hizmet Vakfı (Aydın)
– İKAV/Kültür Araştırmaları Vakfı (Bolu)
– Kur’an İlimlerine ve Milli Kültüre Hizmet Vakfı (İzmir)
– Ali Hancıoğlu Vakfı (Manisa)
– Fatih Vakfı (Trabzon)
– Aziz Mahmut Hüdai Vakfı
– Eğitim ve Milli Kültüre Hizmet Vakfı (İstanbul)
– Fatih Eğitim ve Kültür Vakfı
– Halil Dağlı Vakfı (Edirne)
– İlim Yayma Vakfı
– İstanbul Kültür Araştırmalar Vakfı (İKAV)
– Mimar Sinan Vakfı
– Pir Seyyid Hasan Hüsameddin Uşşak-i Vakfı
– Tokat İli ve Çevresi Eğitim ve Kültür Vakfı (Tokat)

4. Destekleyen Basın Yayın Organları:

a. Anılan cemaate ait:

– Genç Akademi Dergisi
– Tepe Edebiyat Dergisi
– Genç Atılım Dergisi
– Gökkuşağı Dergisi
– Milli Kültür Dergisi
– Ufuk Dergisi bulunmaktadır.

b. Ayrıca Süleyman Hilmi Tunahan tarafından yazılan "Küçük İlmihal" isimli kitabı da mevcuttur.

5. Mali Kaynakları:

Süleymancıların finans kaynağını büyük ölçüde;

– Cemaat içi ve dışından yapılan ve toplanan yardımlar,
– Ticari işletmelerden elde edilen gelirler,
– Kurban derilerinden elde edilen gelirler oluşturmaktadır.

6. Ele geçirilen mühimmat, silah, araç gereç: Bu konuda herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır.
7. Yabancı Ülkelerdeki Faaliyetleri ve Ülkelerin Örgüte Verdiği Destek:

a. Süleymancılar 1975 yılından itibaren Amerika’ya yönelik faaliyetlere girişerek, 1979 yılından itibaren bu ülkede kurumlaşmaya
başlamışlardır.

b. Halen New York’ta bulunan Fatih Cami ve Külliyesi ana karargÂh olarak kullanılmakta, bütün kararlar burada alınarak titizlikle izlenmekte
ve alt hizmet birimleri oluşturma çabalan sürdürülmektedir.

c. Genel başkanlığını Burhan Satar’ın yaptığı Fatih Camii ve Külliyesi, Amerika Müslümanlar Birliği’nin merkezi konumundadır. Bu merkeze bağlı olarak 5 cami, 11 adet vakıf ve şirket, 6 adet şube, 2 adet temsilcilik faaliyetlerini sürdürmektedir.

d. Süleymancılar, Almanya’da "Kamusal kurum olarak tanınmaları dolayısıyla resmi makamlara başvuruda bulunmuşlar ve bu hususta bazı Hıristiyan demokrat politikacılarla Almanya Büyük Mason Locası’ndan da destek görmüşlerdir.

8. Son Dönem Faaliyetleri:

Ahmet Arif Denizolgun’un göreve gelmesiyle birlikte, Süleymancı cemaat yönetiminde yaşanan değişikliklerin uygulamalara da yansıdığı, nitekim anılan şahıs döneminde yurtiçi yanı sıra yurtdışı faaliyetlere de ağırlık verildiği gözlenmektedir.

Cemaatin yurtiçi faaliyetleri kapsamında Ahmet Arif Denizolgun tarafından,
Daha önce öğrencilere öncelikle dini nosyon kazandırılması uygulamasının ikinci plana alınarak, 2001-2002 eğitim yılından başlamak üzere din ve okul eğitiminin birlikte verilmek suretiyle gelecekte cemaat yönetimini üstlenecek öğrencilerin pozitif ilimlere hâkim olarak yetiştirilmeleri talimatı verildiği ve halen cemaat yurtlarında kalan öğrencilerin okul başarı oranının %80’in üzerinde olması yönünde bir hedefin belirlendiği ifade edilmektedir.

Bunun yanı sıra Süleymancıların;

Üniversite giriş sınavında başarılı olan öğrencilerin halkla temasının daha çok olması nedeniyletıp alanında eğitim görmeye teşvik ettikleri,
– Mevcut öğrenci yurtlanılın ilgili kamu kuruluşlarınca kontrolünü engellemek amacıyla cemaat mensubu şahıslara satılmasının gündeme getirildiği,
– İstanbul’da cemaate ait bir vakıf arsası üzerine hastane yapma arayışı içerisinde oldukları ve Erzurum’da granit işine girmek üzere hazırlık yaptıkları belirlenmiştir.

Ayrıca her yıl kurban bayramında büyük oranda deri ve et toplayan Süleymancıların bu yıl gerek yurtiçi gerekse yurtdışında vekalet yoluyla kurban kesme şeklinde bir hareket tarzı belirlemiş olmalarına rağmen bu yıl birçok Avrupa ülkesinin kurban kesimine müsaade etmemesi sonucunda, 2002 kurban gelirinin 2001 yılının gerisinde kaldığı öğrenilmiştir.

Bu arada Ahmet Arif Denizolgun tarafından Avrupa’da faaliyet gösteren Süleymancı unsurlara gönderilen bir talimatla, Türkiye’deki üniversitelerde eğitim gören öğrencilerin yatay geçiş yaparak Avrupa ülkelerinde eğitimlerine devam etmeleri imkânlarının araştırılmasının, öğrencilerin barınma, yemek gibi temel ihtiyaçlarının o ülkedeki cemaatin katkılarıyla karşılanması için gerekli hazırlıkların yapılmasının istendiği belirlenmiştir.
Cemaatin yurtdışı faaliyetleri kapsamında ise,
Son dönemde Süleymancıların Avrupa’ya göre yeni sayılabilecek diğer yurtdışı açılımlarda önemli mesafeler aldıkları gözlenmektedir.

Bu bağlamda cemaatin;

Finlandiyave Brunei Sultanlığında faaliyet yürütmeye başladığı,
Fas’taaçtığı kuran kursu kanalıyla Afrika’ya, ilk açılımını gerçekleştirdiği,
Ukrayna’dafaaliyetlerinin geliştirilebilmesi için Kiev’debulunan Müslüman toplumun temsilcileriyle ilişkilerin geliştirilmesine çalışıldığı,
Ganalı Devlet yöneticileri tarafından cemaate ülkede dini eğitim vermeleri yönünde teklif sunulduğu,
Bulgaristan Kırcali müftüsünün cemaatten bölgede yurt açmalarını talep ettiği, cemaatin Balkanlardaki faaliyetlerinin "Balkanlar Eğitim ve Kültür Derneği" tarafından yürütüldüğü, böylece bu ülkedeki Bektaşileri kendi lehinde etkilemeye çalıştığı,

– Cemaatin Ramazan ayı boyunca Almanya ve cemaatin faaliyetlerini yürüttüğü diğer ülkelere 20.000 din görevlisi gönderildiği,
– Cemaatin Almanya’da kesilen kurban etleri üzerine "İslami usullere göre kesilmiştir" mührünün patentini alarak, Almanya’da kurban kesme konusunda tekelleşmeye çalıştığı,
Bosna-Hersek ve Arnavutluk’tadağıtılmak üzere içinde dini ibarelere yer verilen 10.000 takvim hazırlandığı,

TEKNOLOJİ & BİLİM & UZAY DOSYASI /// VİDEO : Albert #Einstein ile son röportaj


VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=GMJ_1vrK_d0

YENİ DÜNYA DÜZENİ DOSYASI : TEMSİLİ RESİM


https://i0.wp.com/pbs.twimg.com/media/CytKEEUXcAABOpi.jpg:small

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DOSYASI : Koruma Sorumluluğu Doktrini ve Değ işen Egemenlik Anlayışı


Koruma sorumluluğu, 2005 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Zirvesi’nde kabul edilen, soykırım, savaş suçları, etnik temizlik gibi insanlık suçlarını önlemeyi amaçlayan bir taahhüttür. Uluslararası hukuktaki tartışmalı konulardan olan koruma sorumluluğu, Vestfalya sisteminden bu yana süregelen egemenlik anlayışını değiştirmiş, insani müdahale kavramının sınırlandırılmış hali olarak kabul edilmektedir.

İnsani Müdahale, en basit tanımıyla bir devletin başka bir devlete karşı, geniş çaplı insan hakları ihlallerini önlemek amacıyla kuvvet kullamasıdır.[1] 19. yy’da sömürgeci devletler, başka toplulukların ülkesine müdahale ederek güvenliği sağlamayı ve bir düzen tesis etmeyi kendilerine hak olarak görmüş bu da İnsani Müdahale anlayışını ortaya çıkarmıştır. 1860 yılında Lübnan’da yaşanan Maruni-Dürzü çatışmasında, Osmanlı yönetiminin çatışmayı önleyemediğini öne süren Fransa’nın Lübnan’a asker çıkarması İnsani Müdahalenin ilk örneklerinden sayılmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası İnsani Müdahale sömürgeci anlayıştan çıkmış ve yeni bir boyut kazanmıştır.Ancak Ruanda ve Srebrenitsa soykırımlarını önlemedeki BM başarısızlığı İnsani Müdahaleyi yeniden gündeme getirmiştir.2001 yılında Kanada hükümetinin desteğiyle “Müdahale ve Devlet Eğemenliği Komisyonu” (ICISS) tarafından “responsibility to protect” raporu hazırlanmış ve 2005 Dünya Zirvesi’nde kavramın sınırları belirlenmiştir.

ICISS raporunda egemenlik kavramına sorumluluk anlayışı getirilmiştir.Rapora göre devletler halkın güvenliğini sağlamak ve refahını sürdürmekle yükümlüdür.Ayrıca içeride halka dışarıda da BM aracılığıyla uluslararası topluma karşı sorumlu olmalıdır.Bunun sonucu olarak iç savaş, isyan ve otorite eksikliğinden zarar gören bir topluluğu devleti koruyamazsa içişlerine karışma yasağı (non-intervention) yerini uluslararası koruma sorumluluğuna bırakmalıdır.Yeni egemenlik anlayışı, uluslararası arenada insan temelli güvenlik söylemini güçlendirmiştir.Koruma sorumluluğunun tartışılan kısmı ise müdahale anlayışının askeri müdahaleyi de kapsamasıdır.

Koruma Sorumluluğuna Dayanan Müdahalenin Şartları ve Unsurları

ICISS raporunda belirlenen sorumluluğa dayalı egemenlik anlayışına göre, sorumluluklarını yerine getiremeyen devletler egemenlik hakkını kaybedecek ve insanların güvenliği devletin güvenliğine tercih edilecektir.Bu sorumluluklar BM tarafında soykırım,ağır savaş suçları,etnik temizlik ve insanlık suçları olarak belirlenmiştir.Müdahale durumunda müdahaleci devletlerin de sorumlulukları vardır. Bunlar; Önleme Sorumluluğu (Responsibility to Prevent), Harekete Geçme Sorumluluğu (Responsibility to react) ve Yeniden İnşa Sorumluluğudur (Responsibility to rebuild).

Harekete geçme sorumluluğu doktrinin en tartışılan aşamasıdır.Buradaki sorumluluk insani kriz yaşanan devletin rızası olmadan alınan önlemlerdir.Bunlar ekonomik yaptırımlar ve diplomatik önlemler olabileceği gibi askeri de olabilir.Bu da geleneksel devlet egemenliğine karşı saygı ilkesiyle uyuşmamaktadır. ICISS’e göre ise bazı kriterlere göre askeri müdahale meşru sayılmıştır.Bunlar; Doğru Amaç (Right İntention), Son Çare (Last Resort), Orantılılık(Proportional Means) ve Olumlu Gelişme Beklentisidir (Reasonable Prospects).Ayrıca kararın meşru olması için müdahalenin karara bağlanması gerekmektedir.Karar organı olarak ilk BM Güvenlik Konseyi belirlenmiştir.Ancak geçmişte birçok kez olduğu gibi insani kriz durumunda BM Güvenlik Konseyinin bloke olması halinde Genel kurulun “unit in for peace” kararı ile devreye girilmesi tartışılmıştır.

BM tarafından belirlenen somut sınırlandırılmalara rağmen koruma sorumluluğu hakkında tartışmalar devam etmektedir.Doktrin karşıtları,bu anlayışın güçlü devletlerin zayıf devletler üzerinde tahakküm kurmasına bir araç olarak görmüşler ve uluslararası hukuktaki sorunlara çözüm olmayacağı belirtilmiştir.Bu duruma ABD’nin Panama ve Haiti’de insanları koruma gerekçesiyle yaptığı müdahale sonrası rejimi değiştirmesi örnek olarak gösterilmiştir.Ancak doktrin destekçileri koruma sorumluluğun insani müdahaleden farklı olduğunu,sınırları olduğunu ve kollektif müdahalenin ülkelerin milli çıkarlarını engelleyeceğini savunmaktadırlar.

Koruma sorumluluğuna ait bir diğer eleştiri ise,barış için savaş çıkartmanın barışı sağlayabileceğine olan şüphedir. Doktrin destekçileri ise barışı getirmek için savaş çıkarmayı ve insan ölümlerini durdurmak için insan öldürmeyi faydacılık (utilitarianism) anlayışına dayandırmışlardır. Bu anlayışa göre insanlık suçlarını önlemek için yapılan savaş meşrudur.Doktrin ayrıca Vestfalya Sisteminden bu yana süregelen egemenlik ve içişlerine müdahale yasağı ilkelerini değiştirmesi yönünden eleştirilmiştir.Bu değişen durumun silahlanmayı ve savaşı artıracağı iddia edilmiştir.

Doktrin 2001’den sonra Irak ve son dönemde Libya’da uygulanmıştır. ABD’nin Irak’tan çekildiğinde ülkede güçlü bir yönetim bırakmayarak yeniden inşa sorumluluğunu yerine getirmemiş ve ülkede yaşanan krizlere karşı tepkisiz kalmıştır.2011 yılında Libya’ya karşı gerçekleştirilen müdahale sonrası da benzer bir durum yaşanmıştır.Müdahaleci güçler Libya’da devlet otoritesini yıkmış ve yerine yeni bir yönetim gelmesini sağlamadan ayrılarak yeniden inşa sorumluluğunu yerine getirmemiştir.Müdahale sonrası Libya “düşkün devlet” olarak nitelendirilmektedir.

Koruma Sorumluluğu’nun çıkışıyla Vestfalya sisteminin ilkeleri değişmiş ve uluslararası toplumda yeni bir anlayış oluşmuştur.Uygulama kısmında yapılan hatalar doktrinin güvenilirliğini sarsmış ve bunun yeni sömürgecilik anlayışının aracı olduğu iddia edilmiştir. Henüz hiçbir yerde bütün aşamalarıyla gerçekleşmemiş olan doktrin tam olarak somutlaşmamıştır. Bu anlayışın geleceğini de yapılacak olan uygulamaların meşruluğu ve uluslararası siyasetin dengeleri belirleyecektir.

Furkan ÇAKAR

1. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku,Prof. Dr. Emin BOZKURT sf. 105

2. http://responsibilitytoprotect.org/ICISS%20Report.pdf

3. https://www.academia.edu/7414152/Uluslararas%C4%B1_Hukukta_Koruma_Sorumlulu%C4%9Fu_%C3%87%C4%B1kmaz%C4%B1

4. https://www.researchgate.net/profile/Segah_Tekin/publication/268486148_Segah_TEKIN_Nisan_2011_-_Ankara_INSANI_MUDAHALE_KAVRAMI_VE_LIBYA’NIN_GELECEGI/links/546c787e0cf21e510f61bcf6.pdf

5. http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/15_1_5.pdf

6. http://akademikperspektif.com/2012/02/07/insani-mudahale-ve-uluslararasi-mesruluk/

7. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku,Prof. Dr. Emin BOZKURT

Koruma Sorumluluğu Doktrini ve Değişen Egemenlik Anlayışı yazısı ilk önce TUİÇ Akademi üzerinde ortaya çıktı.

İRTİCA DOSYASI : EĞER CUMHURİYET KADINI HAKKINA SAHP ÇIKMAZ İSE 20 YIL SONRAKİ DURUMU BUDUR


Sosyal medyada fotoğrafını paylaştı diye öldürülmesi isteniyor

Suudi Arabistan’da Melek el-Şehri isimli kadın başı ve ayak bilekleri açık bir şekilde çektirdiği fotoğrafı sosyal medyada paylaşınca ülkenin gündemine oturdu. Sosyal medyada "öldürülmesini istiyoruz" yorumları yapılırken "Melek el Şehri’nin cezalandırılmasını talep ediyoruz" etiketi hızla yayıldı.

İngiliz Independent’ın haberine göre Başkent Riyad’da çekilen fotoğraf ilk olarak Melek el Şehri isimli kullanıcı tarafından paylaşıldı. Bu paylaşım Suudi Arabistan’da gündem yarattı. Çünkü kadınların başörtüsü takmasının zorunlu olduğu Suudi Arabistan’da bu fotoğrafı gören kimi sosyal medya kullanıcıları başını örtmeyen ve ayak bilekleri görünen bu kadının idam edilmesi gerektiğine dair çok sayıda yorumda bulundu.

Yorumlar nedeniyle el Şehri fotoğrafı kaldırdı ancak tartışmalar bitmedi.

Başka bir kullanıcı tarafından Twitter’da yeniden paylaşılan fotoğrafa yapılan yorumlardan birinde Suudi bir erkek, "kadının öldürülmesi ve cesedinin köpeklere atılmasını" isterken bir başkası, "bu iğrenç harekete en sert cezanın verilmesini istiyorum" yazdı.

Hafta başında yaşanan olay nedeniyle sosyal medyada "Asi Melek el Şehri’nin cezalandırılmasını talep ediyoruz" etiketi hızla yayıldı.

Büyük öfkeye rağmen ülkede genç kadına destek verenler de oldu. Bir kullanıcı "Bedenini örtmesinin onun hayatından daha önemli olduğunu söylüyoruz. Çünkü Suudi Arabistan kadınların cehennemi" yazdı.

Suudi Arabistan dünyada kadınların araç kullanmasına izin verilmeyen tek ülke konumunda.

LİNK : http://www.hurriyet.com.tr/sosyal-medyada-fotografini-paylasti-diye-oldurulmesi-isteniyor-40296211?utm_source=email&utm_medium=newsletter&utm_channel=Mail&utm_content=textlink1

DUYURU : GOOGLE MAIL GRUPLARIMIZDAKİ PAYLAŞIMLARIMIZLA İLGİLİ ÖNEMLİ HATIRLATMA /// LÜTFEN OKUYUN !!!


Değerli Yurtseverler,

Öncelikle grubumuza yeni katılanlara HOŞ GELDİN demek istiyorum. Umarım paylaşımlarımızdan istifade ederler. Bu paylaşımları başka bir yerde bulabilme olasılığınız az olduğu için umuyoruz arşivliyorsunuzdur. Eğer henüz arşivleme olanağı bulamadıysanız aşağıdaki program ile kolayca arşivleyip müsait zamanlarınızda inceleyebilir, okuyabilirsiniz. Aşağıdaki program MICROSOFT firmasının OFİS programları içerisindeki en son versiyonudur ve kendi alanında dünya birincisi bir yazılımdır.

Aşağıda indirme linkleri bulunuyor ve bu linkleri kullanarak kolayca indirip kurabilirsiniz. Ancak ilk kurulumda OFİS programı lisanssız olarak kuruluyor. Sizin ayrıca dosya içinde yer alan KMS programını kullanarak programı AKTİVE etmeniz gerekiyor. Eğer bu işlemi yaparken zorlanırsanız anlayan bir dostunuzdan yardım alabilirsiniz yada grubumuz teknik uzmanından Skype aracılığı ile (Skype adresimiz : Private.Post) on line destek talebinde bulunabilirsiniz.

Sizin OFİS 2016 yazılımı içinde en çok kullanacağınız program, özellikle E-POSTA YÖNETİMİ olarak OUTLOOK 2016 programıdır. Bu programı kullanmayı bilmeyenler ozel-buro adresimize “MAIL TESLİM AYARIMI ÖZET OLARAK DEĞİŞTİRİN” başlıklı bir e-mail atmanız yeterlidir.

Eğer paylaşımlarımız hiçbir şekilde size hitap etmiyorsa ve ilgilendirmiyorsa lütfen ozel-buro adresimize “GRUPTAN ÇIKMAK İSTİYORUM” başlıklı bir e-mail atınız. Mail akabinde üyeliğiniz hemen sonlandırılacaktır.

Paylaşımlarımızla ilgili soru yada sorunlarınız için ozel-buro adresimize yazabilirsiniz. Tarafımıza ulaşan tüm maillere en kısa sürede yanıt vereceğiz. Paylaşımlarımızı ayrıca web sitemizden de www.ozelburoistihbarat.com takip edebilirsiniz.

Keyifli paylaşımlar dilerim.

Yusuf Özbek

ÖZEL BÜRO ADMİN

MICROSOFT OFİS 2016 İNDİRME LİNKİ

Microsoft Office Pro Plus 2016 VL Full Türkçe İndir kur

Microsoft Office Pro Plus 2016 VL Full Türkçe İndir

Microsoft Office Professional Plus 2016 VL,32x64bit türkçe destekli v16.0.4266.1001 vl sürüm farkı özelleştirilebilir olması,1 ekimde msdn çıkışlıdır

NOT: KMS ile full olmakta iş akışınızı bu yazılım ile hızlandırabilirsiniz.

————————————————————-

Boyut:885-mb
Sıkıştırma: Rar / Şifresiz
Tarama: Webroot. / Durum Temiz

————————————————————–

İNDİRME LİNKLERİ

Microsoft Office Pro Plus 2016 32bit
Microsoft Office Pro Plus 2016 64bit

(((Alternatif)))

Microsoft Office Pro Plus 2016 32bit
Microsoft Office Pro Plus 2016 64bit

(((Alternatif)))

Microsoft Office Pro Plus 2016 32bit
Microsoft Office Pro Plus 2016 64bit

NOT : LİNKLERİN GEÇERLİLİĞİ KISITLIDIR. BU NEDENLE LİNKLER ÖLMEDEN İNDİRMENİZ ÖNERİLİR.

KAMPANYA : PARASIZLIK YÜZÜNDEN GENELEVDE ÇALIŞMAK ZORUNDA KALAN NİNELERİMİZE DEVLET SAHİP ÇIKSIN ! !!!


KAMPANYAYA KATILMAK İÇİN BURAYA TIKLAYIN.

ÖZEL BÜRO GRUBU, Türkiye’nin bir kanayan yarasını daha gündeme getirme kararı aldı. Hemen konuya girelim. Türkiye’nin yaşlı nüfusu oldukça fazla. Şanslı olan yaşlılarımıza çocukları yada akrabaları bakıyor. Bir kısmı ise devletin koruması altında huzurevlerinde barınıyor. Bunlar şanslı doğmuş olanlar.

Ama ya dışlanmış, hor görülmüş, 2. Sınıf vatandaş muamelesi gören yaşlılarımız ne durumda ?

Gençliğinde kader kurbanı olmuş, bir çoğu ailesinin kendisini terk etmesi nedeniyle yada koca şiddeti, yetim kalma gibi sebeplerden hiçbir zaman sıcak bir yuva sahibi olamamış kadınlarımız ne durumda düşündünüz mü ?

Biz söyleyelim o zaman.

Haberdeki örnekte de okuyacağınız gibi 80 yaşında hala seks işçisi olarak çalışmaya mecbur bırakılmışlar. Onlar için bir umut yok, bir gelecek yok.

Ama madem ki sıfatlarımızın başında “İNSAN OLMAK” var. Bu duruma seyirci kalamayız. Eğer insan isek kalmamalıyız. Biz bu çirkin kadere elbette DUR diyebilecek güçteyiz. Hayatları boyunca yüzü gülmeyen kadınlarımıza, ninelerimize insanlığın ölmediğini gösterebiliriz. Onları hiç olmaz ise yaşlılıklarında rahat ettirebiliriz, her ne yapmış ne yaşamış olurlarsa olsun. Bu bizlerin insanlık vazifesidir.

Şimdi lütfen bu kampanyaya bir 5 dakikanızı ayırın ve tüm sosyal medya çevrenize, üye olduğunuz mail gruplarına gönderin.

Gönderin ki yarın vicdanımızda kara bir leke oluşmasın !!!

LÜTFEN TIKLAYIN :

KAMPANYA : PARASIZLIK YÜZÜNDEN 80 YAŞINDA SEKS İŞÇİSİ OLARAK ÇALIŞAN NİNELERİMİZ E DEVLET SAHİP ÇIKSIN !!! /// https://istihbaratveanaliz.wordpress.com/2016/11/15/kampanya-parasizlik-yuzunden-80-yasinda-seks-iscisi-olarak-calisan-ninelerimiz-e-devlet-sahip-ciksin/

***

HABERİN KAYNAĞI : http://www.aydinlik.com.tr/toplum/2016/80-yasinda-5-liraya-genelevde-calisiyor

HABER BAŞLIĞI : 80 yaşında 5 liraya genelevde çalışıyor
İzmir Valiliğinin yaptığı çalışma, genelevlerde yaşamı gözler önüne serdi. 80 yaşında 5 lira karşılığında cinsel ilişki kuran H., torunlarına bakmak için çalışmaya mecbur olduğunu söyledi

Hayati ÖZCAN/AYDINLIK

İzmir’de 23 genelevde yapılan anket, bu evlerde çalışan kadınların yaşam koşullarını ortaya koydu. Evlerde çalışan kadınların yaşları 23 ile 80 arasında değişiyor. Anket çalışması sırasında 80 yaşındaki H., torunlarını okutabilmek için 5 TL karşılığında çalışmaya devam ettiğini söyledi.

İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırma Merkezi temsilcilerinin de katılımıyla İzmir Valiliği bünyesinde oluşturulan Genelevde Çalışan Genel Kadınların Hak İhlallerini Tespit ve Araştırma Alt Komisyonu kadınlarla görüştü. Genelevlerde çalışan kadınların bazılarının yaşlarını bile bilmediği, nüfus cüzdanlarının ise kendilerinde değil genelevin patronunda olduğu ortaya çıktı. Yaşamları boyunca, babalarından, erkek kardeşlerinden ve kocalarından korkan kadınların, genelevde de patronlarından korktuğu gözlemlendi. Kadınların bu işi ortalama 18.68 yıldır yaptıkları ve bir kısmının da bu süre boyunca 3-4 kere dışarıya çıktığı görüldü. Genelevde günlük çalışma saati ise en düşük 5 en yüksek 14 saat.

YAŞLARI BÜYÜTÜLMÜŞ

Komisyon üyeleri, 115 kadınla görüştü. Kadınların yaşları 23 ile 80 arasında değişiyor. Yaş ortalaması 43.65. Ancak birçoğu vesika alabilmek için yaşını büyütmüş. 80 yaşında olup da hâlâ genelevde çalışan H., komisyon üyelerine, torunlarını okutmak zorunda olduğu için hâlâ müşteri kabul ettiğini söyledi. H. “Vizite ücretini çok düşük tutuyorum. 5 TL de olsa yine para kazanıyorum” dedi. H., genelev dışında başka bir iş verilmediği için burada çalışmaya mecbur olduğunu söyledi.

Kadınların eğitim durumları incelendiğinde, büyük çoğunluğunun ya hiç eğitim almadığı ya da sınırlı aldığı görülüyor. Kadınların yüzde 15.7’si okuma yazma bilmiyor. Yüzde 57.4’ü ilkokul, yüzde 10.4’ü ortaokul, yüzde 14,8’i lise, yüzde 0.9’u üniversite mezunu.

KOCASI GETİRDİ

Kadınların yüzde 43.5’nin bekar, yüzde 43.5’nin boşanmış yüzde 13’nün dul olduğu görüldü. Yapılan görüşmelerde, kadınlar evlilikleri sırasında yoğun olarak taciz, şiddet ve tecavüze uğradıklarını söylediler. Kadınların büyük kısmı, kocaları tarafından başka erkeklerle para karşılığı birlikte olmaya zorlandığını belirtti. Kadınlardan biri genelevde çalışmaya nasıl başladığını şu sözlerle anlattı: Diyarbakır’da evliydim, kocam her fırsatta dövüp zorla beni başka erkeklere pazarlıyordu. Aileme gidemezdim “gelirsen kefenle çıkarsın” diyorlardı. Kocam “Senin için İzmir’de boru fabrikasında iş buldum” dedi. Doğru düzgün bir işte çalışacağım diye sevindim. Bir geldim o geliş 20 yıldır burada çalışıyorum.

Kadınların yüzde 47,8’i resmi nikah, yüzde 17,4’ü imam nikahı, yüzde 5,2’si hem resmi hem de imam nikahı ile evlendiğini söyledi. Yüzde 28,7 ise hiç evlenmediğini belirtti. Genelevde çalışan kadınların çocuk sayısı ortalama 1.12 çıktı. Kadınların bir kısım çocuklarıyla hiç görüşmezken bir kısmının çocukları da annelerinin hasta bakımı ve bunun gibi işlerde çalıştığını düşünüyor. Çocuk sahibi olan kadınların çoğu, vesikalı oldukları için başka iş bulamadıklarını, deneseler de geneleve geri dönmek zorunda kaldıklarını söylediler.

Para karşılığı ilk ilişki 11 yaş!

Genelevde çalışan kadınlara ilk cinsel deneyimlerini yaşadıklarında kaç yaşında oldukları da soruldu. En düşük 8, en yüksek 23 çıktı. Cinsel deneyim yaş ortalaması ise 16. Komisyon üyeleri, 8 yaşında cinsel deneyimin söz konusu olamayacağını, bunun tecavüz olduğunu değerlendirdi. Para karşılığı ilk cinsel ilişkide en düşük yaş 11, en yüksek yaş 43. Yaş ortalaması, 21.22. Burada çıkan 11 yaş sonucuyla ilgili de, böyle bir talebin o yaşta çocuktan gelmesinin mümkün olmadığı çocuğun aile bireyleri tarafından başka erkeklerle para karşılığı cinsel ilişkiye zorlandığı değerlendirmesine de yer verildi.

İller arası nakil

Kadınların yüzde 22.6’sı Ege Bölgesi, yüzde 20,9’u Akdeniz Bölgesi, yüzde 18.3’ü Marmara Bölgesi, yüzde 9.6’sı Karadeniz Bölgesi, yüzde 9.6’sı İç Anadolu Bölgesi, yüzde 7,8 Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yüzde 1.7’si Doğu Anadolu Bölgesi şehirlerinde yüzde 2.6’sı da yurtdışında doğduğunu söyledi. Çalışmayı yapan komisyon üyeleri, her bölgeden kadının olması durumunu farklı illerdeki genelevlerden nakille yer değişikliği yapıldığı şeklinde değerlendirdi.

30 kez düşük yaptı

Kadınların yüzde 78.3’ü düşük ya da kürtaj yapması haline evet yüzde 21.7’si hayır yanıtını verdi. Düşük sayısı, 0 ile 30 arasında değişiyor. Ortalama düşük sayısı 4.40. Kadınların yüzde 57.4’ü düşük ya da kürtajı özel sağlık kuruluşunda, yüzde 9.6’sı resmi sağlık kuruluşunda, yüzde 7’si kendi kendine, yüzde 3.5’i ebe ve benzeri sağılık personelinin yardımıyla yaptığını söyledi.

Yaşlansa da burada yaşıyor

Yaşı ilerleyen kadınlar, genelevlerde yaşamaya devam ediyor. Artık yeterince para kazanamayan bu kadınlar, dışarıdan ev tutamadıkları için genelevin patronundan oda kiralayarak burada yaşamaya devam ediyor. Yaşlanan genelev kadınları, tutukları odanın yanındaki odada da düşük ücretlerle müşteri kabul ediyor.

MİLLİ SAVUNMA DOSYASI /// VİDEO : 13000 Adet Üretilip Durdurulan Tuzla Askeri Jiplerinin Videosu


VİDEO LİNK :

https://www.youtube.com/watch?v=lDdneZ4mBoM

YÜKSEK STRATEJİ TÜRKİYE

strateji, istihbarat, güvenlik, politika, jeo-politik, mizah, terör, araştırma, teknoloji

Fight "Gang Stalking"

Expose illegal stalking by corrupt law enforcement personnel

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

WordPress.com News

The latest news on WordPress.com and the WordPress community.