Etiket arşivi: Araştırma

TOPLUM BİLİMİ DOSYASI : Türkiye Toplumsal Eğilimler Araştırması


Trkiye Toplumsal Eilimler Aratrmas.pdf

TARİH : Tanzimat Döneminde Osmanlı Ailesi Üzerine Bir Araştırma


Tanzimat Dneminde Osmanl Ailesi zerine Bir Aratrma.pdf

KONFERANS DUYURUSU : ORTA ASYA TARİHİ ARAŞTIRMALARI /// PROF. DR . HISAO KOMATSU /// 08.03.2017 /// AYDIN ÜNİVERSİTESİ


Değerli grup üyeleri,

Japonya’da Orta Asya tarihinin önde gelen uzmanlarından Prof. Dr. Hisao Komatsu, İstanbul Aydın Ünivesitesi’nde 8 Mart 2017 tarihinde bir konferans verecektir. Konferansla ilgili afişler ektedir.

Saygılarımla…

Doç. Dr. M. Bilal ÇELİK

Sakarya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Esentepe Kampüsü, 54187, Serdivan, SAKARYA

Tel: 0 264 295 60 23

Fax: 0 264 295 73 40

e-mail: bcelik

WEB SİTESİ TAVSİYESİ : KALİTELİ BİR ARAŞTIRMA-MAKALE SİTESİ /// SÖYLEDİK /// http: //soyledik.com


WEB SİTESİ LİNKİ : http://soyledik.com

DUYURU : ARAŞTIRMAMIZI İSTEDİĞİNİZ KONULARI BİZE YAZIN, SİZİN İÇİN ARAŞTIRIP PAYLAŞALIM


Değerli Üyelerimiz;

Mail grubumuzda ve blog’larımızda şu ana kadar yüzlerce konuda bir çoğu araştırma dosyası olan paylaşımlar yaptık. Ancak ÖZEL BÜRO olarak her zaman daha iyisini, daha doğru ve daha kapsamlı bilgiyi vizyon edinmiş bir grubuz.

Bu nedenle sizlerin de desteğiyle ve katılımıyla grubumuzu EN DOĞRU, EN KAPSAMLI VE GERÇEK MANÂDA ENTELEKTÜEL BİR GRUP YAPMAYI AMAÇ EDİNDİK.

İletişim adresimizden bize araştırmamızı istediğiniz konuları veya bize iletmek istediğiniz hususları yazabilirsiniz.

En kısa sürede sizin için araştırıp paylaşacağız.

Yada sizlerin paylaşmak istediği konular olursa buraya yazabilirsiniz.

Teşekkürler,

ÖZEL BÜRO GRUBU YÖNETİMİ

[status draft]

TARİH : Türkiye’de Osmanlı Afrikası Araştırmaları


Türkiye’de Osmanlı Afrikası Araştırmaları.pdf

TARİH : Türkiye’de Osmanlı Afrikası Araştırmaları


MİT DOSYASI : MİT’in Almanya’daki faaliyetlerini araştırma talebi


Federal Meclis Parlamento Kontrol Komitesi, MİT’in Almanya’daki faaliyetlerine ilişkin bilgi talep etti. MİT’in Almanya’da “inanılmaz gizli faaliyetleri” olduğu öne sürüldü.

Spiegel: Türkiye BND’den yardım istedi

Almanya’da istihbarat teşkilatlarından sorumlu Alman Federal Meclisi Parlamento Kontrol Komitesi (PKGr), Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Almanya’daki faaliyetlerinin açıklığa kavuşturulmasını talep etti. Komitenin gizli servis kontrol komisyonu üyesi Hans-Christian Ströbele, konuyu yaz tatilinin ardından PKGr’nin gündemine taşımak istiyor.

Yeşiller partili Ströbele, Welt am Sonntag gazetesine verdiği demeçte, “MİT’in Almanya’da inanılmaz gizli faaliyetleri olduğunu” kaydetti. Ströbele, Almanya iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı, dış istihbarat teşkilatı BND ve polisin Türkiye ile işbirliğini denetlemesi gerektiğine dikkat çekti. Aksi takdirde kurumların cezai yaptırıma sahip uygulamalara dâhil olma tehlikesinin olacağına dikkat çekti.

Federal Meclis Parlamento Kontrol Komitesi Başkanı Clemens Binninger de iki taraflı kurumların işbirliğinin ele alınacağını açıklamıştı.

Welt am Sonntag gazetesi, adını vermediği güvenlikten sorumlu bir siyasetçiye dayandırdığı bilgiye göre, MİT’in Almanya genelinde 6 bin muhbirden oluşan bir ağı olduğu iddiasına yer verdi. Buna göre, 500 Türk kökenli başına bir muhbir düştüğü yazıldı.

Almanya Kürt Toplumu Başkanı Ali Toprak da gazeteye verdiği demecinde, "Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Ditib ve Avrupalı Türk Demokratlar Birliği UETD gibi Erdoğan’a yakın organizasyonların Almanya’da daha güçlü şekilde mercek altına alınması gerektiğini" ifade etti.

Der Spiegel dergisinin yer verdiği habere göre Türkiye son olarak Gülen hareketiyle mücadelesine Alman dış istihbarat servisi BND’yi de dahil olmasını istemişti. Haberde, MİT’in BND’den Fethullah Gülen destekçilerinin üzerine gidip, bu kişilerin iadesini sağlamak için yetkililer ve milletvekilleri üzerinde etkili olmasını istediğine yer verilmişti.

MK ULTRA PROJESİ : PACTS INTERNATIONAL /// TELEGRAM KONUSUNDA ARAŞTIRMA YAPAN BİR SİTE


Web site linki : http://www.pactsntl.org

FETÖ ÖRGÜTÜ DOSYASI : Gülen’in özel hayatını araştırırken öldürülen ismin bilgisayar ından neler çıktı


31 Mayıs 2011’de kaçırılan ve 18 Haziran’da Akçakoca’da cesedi bulunan Meriç’in kaçırılmadan 12 gün önce ve kaçırıldığı gün bilgisayarının kopyalandığı ortaya çıktı.

Sözcü’den Aytunç Erkin’in haberine göre; Fethullah Gülen’le ilgili elinde belge olduğu ve bu yüzden kaçırılıp öldürüldüğü iddia edilen gazeteci Haydar Meriç’le ilgili önemli bir rapor gündeme geldi. Kırklareli’de kaçırıldıktan sonra Düzce Akçakoca’da domuz bağı yapılmış şekilde cesedi bulunan emekli öğretmen ve gazeteci Meriç’in kaçırılmadan 12 gün önce ve kaçırıldığı 31 Mayıs 2011’de bilgisayarından silme ve kopyalama işleminin gerçekleştirildiği bilirkişi raporu ile belgelendi. Bilirkişi raporuna göre, Meriç’in dizüstü bilgisayarındaki bilgiler ve yaptığı araştırmalar 3 harici belleğe kopyalandı. İddialara göre bu kopyalama işlemini, Meriç cinayeti soruşturması kapsamında şüpheli 7 polis yaptı. Sözcü, Adli Bilişim Mühendisi Tuncay Beşikçi tarafından hazırlanan bilirkişi ön raporuna ulaştı.

5 YIL SONRA AÇILAN DOSYA

Emekli öğretmen ve gazeteci Haydar Meriç 31 Mayıs 2011’de kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldı. Cesedi, 18 Haziran 2011’de Akçakoca açıklarında domuz bağı yapılmış halde bulundu. Haydar Meriç cinayeti dosyası 5 yıl sonra tekrar açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nun talimatı ile 41 polis hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 30 kişi gözaltına alındı. İlk aşamada 9 polis tutuklandı. 5 yıl sonra tekrar açılan cinayet dosyasının en önemli delillerinden biri ise Haydar Meriç’in diz üstü bilgisayarı oldu. Savcılık, Meriç’in diz üstü bilgisayarını Adli Bilişim Mühendisi Tuncay Beşikçi’ye inceletti. Bilirkişi ön raporu 24 Haziran’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’na ulaştı. Bilirkişi raporunda şu çarpıcı tespitler yer aldı:

EN SON GÜLEN’İ ARAŞTIRMIŞ

– Haydar Meriç’in son olarak açıp eriştiği dosyalar incelendiğinde, Mayıs 2011’de Kırklareli’deki madenler, Fethullah Gülen ve Gülen Cemaati, Trakya’da bulunan 2 milyon kök hint keneviri, Said-i Nursi, Kırklareli Valisi Hüseyin Avni Coş ve Defineci Ali Pehlivan hakkında araştırma yaptığı tespit edilmiştir.

– Yapılan incelemede Fethullah Gülen hakkında internet ve açık kaynaklardan toplanmış çok sayıda bilgi ve dokümana rastlandı.

– Hazırlanmakta olduğu iddia edilen ve Haydar Meriç’in bilgisayarında kayıt edilmiş herhangi bir kitap taslağına rastlanılmadı.

– 19 Mayıs 2011 tarihinde (Meriç kaçırılmadan 12 gün önce) saat 02.15 ile 03.58 arasında ve 31 Mayıs’ta (kaçırıldığı gün) 09.21 ve 18.28 saatleri arasında, bilgisayarın kullanıldığı diğer zamanlara oranla çok sayıda silme ve kopyalama işlemi tespit edildi.

– 19 Mayıs 2011 tarihinde yapılan ve dosya isimlerinden anlaşıldığı üzere aralarında Haydar Meriç’in yaptığı araştırmaları içeren kopyalama işlemlerinin 001372982FFBAA41062802AE seri numaralı Kingston Data Traveler G2, AEB90B34FEAA1D37600BA seri numaralı Toshiba Transmemory ve 1CC07CEB0EF020692112F3 seri numaralı Kingston DT101 marka USB’lere topluca kopyalandığı anlaşılmaktadır.

RAPOR EN ÖNEMLİ DELİL

Bilirkişi raporunun tespiti savcılığın en önemli iddiaları ve delilleri arasında yer aldı. 9 polis hakkında tutuklama kararı veren 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararında şöyle yer aldı: “Maktülün iş yerinde böcek koymak, bilgisayarında incelemeler yapmak üzere Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan şüpheliler Mehmet D., ve Abdül K., firari olan Enes Ç. ve Serkan K. ile birlikte önce İstanbul’a gelindiği… Genel arama kılıfı altında el çantasının dahi arandığı, 10 gün sonra Haydar Meriç’in kaybolduğu…

O BİLİRKİŞİ ÇYDD BİLGİSAYARLARINDA DA 40 BİN ŞÜPHELİ İŞLEM KAYDI BULMUŞTU

Haydar Meriç cinayetiyle ilgili çarpıcı tespitlerde bulunan bilirkişi Tuncay Beşikçi, 8 Ocak 2015 tarihinde de ÇYDD ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin dosyaların birleştiği davada da önemli bir rapor sunmuştu. Raporda, “ÇYDD’deki bilgisayarın son kapanma tarihi olan 10 Nisan 2009’dan sonra bilgisayarın kapalı olması gereken bir zamanda 171 farklı dosyanın silinme ve 40 binden fazla şüpheli işlem kaydı tespit edilmiştir” denilmişti.

Odatv.com

KİTAP TAVSİYESİ /// YENİ İSTANBUL YAZILARI /// Prof. Dr.Osman Tu ran’a dair yeni bir araştırma


Sayın Grup Üyeleri,

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nasrullah Uzman tarafından yayına hazırlanan "Prof. Dr. Osman Turan-Yeni İstanbul Yazıları" isimli eser Hitabevi Yayınevi tarafından yayımlanmıştır.

Esere aşağıdaki linkten ulaşılabilir;

http://www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/product&product_id=395702

Prof. Dr. Osman Turan’ın siyasi hayatını konu edinen müstakil çalışmasını da yakın zamanda tamamlayacak olan Dr. Nasrullah Uzman’ı bu vesile ile tebrik ederiz.

Tanıtım Bülteninden; "Bu eser Prof. Dr. Osman Turan’ın, Adalet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Trabzon Milletvekili olarak görev yaptığı dönemde, Yeni İstanbul Gazetesi’nde Başmakale olarak kaleme aldığı yazılardan oluşmaktadır. Prof. Dr. Osman Turan, Yeni İstanbul Yazıları’nda, geçmişten güncele, güncelden geleceğe uzanan geniş bir perspektifte; dış politikadan sosyal meselelere; ekonomik politikalardan eğitim sorunlarına; siyasî çekişmelerden güncel tartışmalara kadar birçok konuya ilişkin son derece önemli tespitlerde bulunmuş, siyasî ve sosyolojik değerlendirmelere yer vermiştir. Prof. Dr. Osman Turan, Yeni İstanbul Yazıları’nda Osmanlı Devleti’nin dağılma süreci; Sultan II. Abdülhamid’in dağılmayı önleme çabaları; İttihat ve Terakki politikaları; Atatürk dönemi; çok partili hayata geçiş süreci; iktidar-muhalefet ilişkileri; Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Partisi gibi tarihe ve siyasete dair birçok konuyu, bizzat dönemi yaşayan, tarihî bilgi ve birikime sâhip, aktif siyasette bulunan bir münevver olarak değerlendirmiştir."

HACKER DOSYASI : Rus hackerlar Trump hakkındaki araştırmaları ele geçirdi


Rus internet korsanlarının Demokrat Parti’nin veri sistemine girdiği ve partinin rakip aday Trump hakkında topladığı bilgilere eriştiği belirtildi.

ABD’de başkanlık için yarışan Cumhuriyetçi aday Donald Trump

Rusya için çalışan internet korsanlarının ABD’deki Demokrat Parti’nin bilgisayarlarına girerek Cumhuriyetçi Parti’nin başkan aday adayı Donald Trump hakkında yapılan araştırmaları ele geçirdiği kaydedildi.

ABD medyasındaki haberlere göre, Demokrat Parti Ulusal Komitesi yetkilileri ve bazı siber güvenlik uzmanları, Rus internet korsanlarının veri tabanına girdiğini doğruladı. Rus bilgisayar korsanlarının Demokrat Parti’nin sistemlerindeki tüm e-postalar ve yazışmalara da eriştiği belirtildi.

1 yıldır sisteme erişebiliyorlar

Washington Post gazetesi, Rus korsanların bir yıldır sisteme erişimlerinin bulunduğunu, bunun geçen hafta fark edilmesi üzerine tüm bilgisayar sisteminin temizlendiğini yazdı.

Erişilen veriler arasında Demokrat Parti’nin Trump hakkında yaptığı araştırmaların olduğu, buna karşın mali bilgiler, bağışçıların isimleri ya da kişisel bilgilerin bulunmadığı açıklandı. Parti yetkilileri ve siber güvenlik uzmanları, sisteme yapılan sızmayı "geleneksel casusluk" olarak değerlendirdi.

Komite Başkanı Debbie Wasserman Schultz, açıklama yayımlayarak, Rus korsanların sisteme girdiğini doğruladı. Schultz, korsanların girdiğini fark ettiklerinde hemen bir bilişim şirketini görevlendirdiklerini ve kısa sürede ağ güvenliğinin sağlanması için çalıştıklarını aktardı.

Demokrat Parti’nin bilgisayarlarına yapılan sızmayı önlemesi için CrowdStrike isimli bir bilişim şirketi görevlendirildi. Şirketin başkanı eski FBI siber bölüm yetkilisi Shawn Henry, her ülkenin istihbarat kurumlarının rakipleri hakkında bilgi edinmek amacıyla bu tür faaliyetlerde bulunduğunu söyledi. Henry, sivil kuruluşların Rusya gibi "yetenekli ve kararlı" devletlere karşı kendilerini korumasının ise çok zor olduğunu belirtti.

"Trump’ın bilgisi az"

Görüşlerine başvurulan bazı analistler, ABD başkan aday adaylarından Hillary Clinton’ın uzun süredir siyaset sahnesinde olduğunu, devlette görev aldığını, bu nedenle de hakkında birçok yabancı istihbarat kurumunun bilgi sahibi olduğunu dile getirdi. Ancak Trump’ın siyasete yeni girmiş olması nedeniyle istihbarat birimlerinin nispeten az bilgi sahibi olduğu, bu yüzden de mümkün olduğunca çok veri toplamaya çalıştığı ifade edildi.

ABD Merkezi Haberalma Teşkilatının (CIA) eski danışmanlarından Robert Deitz, bu tür istihbarat faaliyetlerinin hedefin eğilimlerini öğrenme amacı taşıdığını söyledi. Deitz, "Örneğin, başkan seçilmesi halinde Trump’ın yabancı ülkelerdeki yatırımları o ülkeye nasıl bakacağını anlamaya yardımcı olabilir." dedi.

TARİH : ARKEOLOJİK BİR ARAŞTIRMA-AVAR YERLEŞİMLERİ


1. Giriş

Bu çalışma doğu ve güneydoğu Avrupa’da Avar yerleşimleri ile ilgili arkeolojik çalışmalar hakkında bilgi vermek amacı ile hazırlanmıştır.[1] Çalışma boyunca temsil özelliğine sahip birçok öğe ve obje gün ışığına çıkarılacak ve Avar yerleşimlerinin yapıları ve işlevleri üzerindeki farklı tezler tartışmaya açılacaktır.

Avrupalı Avar kültürünün tarihsel[2] ve arkeolojik[3] açılardan detaylı kategorizasyonuna yönelik daha önceki ve günümüz yaklaşımlarını değerlendirmek bu çalışma çerçevesinin bir parça dışında kalacaktır.

Yazılı kaynaklar Avarların 6. yüzyıldan itibaren doğu ve güney doğu Avrupa topraklarını fethetmeye başladıklarını göstermektedir. 250 yıl boyunca birçok düşmana karşı savundukları büyük bir imparatorluk yaratmayı başardılar. İmparatorluğun sonu Şarlman’ın Avar savaşları[4] ile başlamış ama bugün çok net bilgilere sahip olmadığımız içsel koşullar da yıkılmada önemli bir rol oynamıştır. Frenkler ile yaşanan çatışmalarda alınan seri yenilgiler ve bastırılamayan ayaklanmalar imparatorluğun sonunu hazırlamıştı. Avrupa’da yaşanmakta olan idari ve politik değişimlerin de baskısı ile Hıristiyan Avar Beyliği 828 yılında ortadan kayboldu.[5]

Avarlar hakkında bugün sahip olduğumuz tüm yazılı kaynaklar yabancı gözlemcilerin çalışmaları olmakla birlikte kronolojik anlamda eksiktirler ve Avar toplumunun yaşam tarzı ve organizasyon yapısı hakkında yeterli bilgi sağlayamamaktadırlar. Bu da tartışılacak birçok noktanın oluşmasına sebep olmaktadır. Metodolojik bakış açısı ile Avar medeniyeti hakkında elde edilen arkeolojik bulgulardan bir etnik yorum ya da geçerli bir tarihsel yargı oluşturmak problemli sonuçlar doğurmaktadır.[6] Avar sosyal tarihini yeniden yapılandırmaya yönelik bazı girişimlerde bulunulmuşsa da bu girişimler önemli bulunmamışlardır.[7]

Walter Pohl’un 1988 yılında yayınlanan çalışması, Avarlar hakkında bugün sahip olduğumuz kanılarda büyük rol oynayan en yakın zamanlı ve önemli tarihsel çalışmalardan biridir.[8] Pohl, gens avarorum, -Avarların etnik kompozisyonları ve iç hiyerarşileri -konusunda tamamiyle yeni bir bakış açısı yaratmıştır.[9] Pohl’un analizleri göstermektedir ki; Avarlar Avrupaya geldiklerinde Avrupa’da yüzyıllardır varolan yeniden yapılanma aşamalarına hedef olabilecek derecede homojen bir etnik yapıya sahiptiler. Toplumun yapılandığı çevrede kurumsallaşmış gelenekler olduğunun da altını çizmektedir. Bu çevre Avarlarda bir kimlik hissi yaratarak Avar olan ve olmayanlar arasındaki fark konusunda karar verme inisiyatifine sahip oldu. Bunun dışında imparatorluk sınırları içerisinde yaşayanların kendilerini kimliklendirecekleri farklı gelenek ve gruplar da bulunmaktaydı.[10] Bu da göstermektedir ki Avar kağanlığını terkedenler, en azından çok uzun bir süre için, kendilerini Avar olarak niteleme hakkını da kaybediyorlardı.[11]

Pohl’un çalışması arkeoloji konusunda da Avarlar ile ilgili yeni bir bakış yarattı. Sonuç olarak artık arkeologlar bozkıra bağlılıktan uzaklaşırken Bizans etkilerine daha fazla önem verir hale geldiler. Bir başka çağdaş yaklaşım ise Avar medeniyetini, Avarlar’ın Avrupaya gelişlerinin hemen akabinde farklı yerel ve yabancı etkilerin oluşturduğu bir yığın, bir küme olarak nitelemektedir.[12]

2. Avar Yerleşimi Konusundaki Araştırmanın Başlangıcı

Avar dönemi yerleşimlerine yönelik ilk arkeolojik çalışmalar bundan yaklaşık kırk yıl önce başladı. 1960’ların hemen başında, Macaristan Bokros yakınlarında, O. Trogmayer tarafından ilk Avar dönemi evi (köm) bulundu. Trogmayer, evin 8. yüzyıla ait olduğunu söylerken, I. Bona 7. yüzyılın sonu ile 8. yüzyılın başı arasında yapılmış olduğunu iddia etti.[13] 1966 yılında Dunaujvaros (Macaristan)’da yapılan bir kurtarma kazısı ile çok uzun yıllar yerleşim bölgesi olduğu anlaşılan daha geniş bir alan gün ışığına çıkarılmıştır. 11 ’inin 620-670 Avar dönemi tarihli olduğu saptanan 34 ev bulunmuş ve kazının bir bölümü doküman haline getirilmiştir.[14] Yapılan bu kazı ile birlikte çukurların dışında fırınlar ve dikkat çekici bir hendek sistemi de gün ışığına çıkmıştır. Kazının tamamlanmamış olması sebebiyle bu hendek sisteminin hangi amaçla oluşturulduğu hakkında bir bilgiye bugün sahip değiliz.[15]

Yerleşim araştırmalarında kullanılan bir diğer metod ise arazi çalışmasıdır. Bu konuda B.M.Szöke’nin güneydoğu Macaristan’da, Körös bölgesinde bulduğu bir madde ile ilgili 1980 tarihli bilimsel çalışması bir dönüm noktası oluşturmaktadır.[16]

240 bölgenin haritasını çıkarmış ve bunun sonucunda bunların çok sayıda yerleşim yerleri değil, 30-32 köy olduğu yargısına varmıştır ki bugün bunun doğru bir yargı olduğu bilinmektedir. Szöke köyleri kazamamış olmasına rağmen Avar yerleşimi seramiklerini tarihlendirebilmemiz için yeterli veri sağlamayı başarmıştır. Arazi çalışmaları ve kısmi kazılar ile birçok farklı Avar yerleşimi bulunmuş ama bunların çok az bir bölümü tamamen gün ışığına çıkarılmış ya da doküman haline getirilmiştir.[17] Önemli yerler ile ilgili bulguları karşılaştıralım.

3. Gün Işığına Çıkarılan Yerlerin Konumları ve Büyüklükleri

Birçok yerleşim alanı alçak platolar üzerinde, ya doğrudan su yolu üzerinde ya da yakınlarında kurulmuştur. Miklos Takacs’ın Batschka bölgesindeki yerleşim çalışmaları kil ve kum karışımından oluşan verimli topraklar ile bol su kaynaklarının göçmenler tarafından tercih edildiğini ortaya koymaktadır. Takacs’ın yerleşim faaliyeti konusunda gösterge olarak kullandığı Avar dönemi alanlarının su ile bağlantısı olmayan verimli alanlarda hiç bulunmaması buralarda çok düşük bir yerleşim yoğunluğu olduğunu kanıtlamaktadır.[18] Diğer şeyler dışında bu bölgede iki yerleşim alanının kazıldığını belirtir.

Kölked Feketekapu’da (Macaristan)[19] kazılan bölgenin, içerdiği 140 köm (çukur kazılarak oluşturulan ev), 107 ayrı fırın, sayısız hendek ve dört kuyu ile daha büyük bir yerleşime sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bölge Tuna sel kuşağına yakın olmakla birlikte tıpkı Dunaujvaros gibi Roma limon ticareti yolu üzerinde bulunmaktadır.

Avusturya’daki[20] Avar dönemine ait dağınık bulgular genellikle daha önceden Romalıların yerleşmiş oldukları bölgelerden çıkarılmaktadır. Ama bu bulguların oraya nasıl gittiklerine ya da tam olarak nerede bulunduklarına dair kesin bilgiler var olmadığı için bunların bulundukları bölgelerde Avar yerleşimine bir kanıt teşkil ettiklerini söylemek yanlış olacaktır. Sonuç olarak bu bulgular Roma döneminden Avar dönemine kadar sürekli bir yerleşimin göstergeleri olarak değerlendirilemezler. Lebeny’de (Macaristan) iki Avar dönemi yerleşimi ortaya çıkarılmıştır ki ikisi de tepenin üzerinde yer almaktadır.[21]

Bu yerleşimlerin orjinal büyüklükleri hakkında kesin bir yargıya varmak tamamı günışığına çıkarılmadıkları için mümkün değildir. Şu ana kadar ulaştığımız yerleşimlerde ve büyük ihtimalle ulaşılamayanlarda da varolan en büyük problemlerden birisi de dönemsel gelişim hakkında bilgi alabileceğimiz tüm göstergelerin erozyon ya da deprem gibi afetler sonucu yıkılmış olmalarıdır.

4. Seçilmiş Objeler ve Bunların Olası Yorumları

Kölked, Feketekapu’da tanımlanamayan bir objeyi çevreleyen ilginç bir dairesel hendek sistemi bulunmuştur.[22] Ne yazık ki bu objenin tabiatı hakkında kesin bir yargıda bulunamıyoruz. Szentes’da da (Macaristan) amacı belli olmayan bir başka dairesel hendek gün ışığına çıkarılmıştır. Bu hendek bir açılışa sahip olmakla birlikte birbiri ile bağlantılı gibi görünen birçok çukurun çevresinde dolaşmaktadır.[23]

Eperjes’de (Macaristan) iki hendek ile çevrelenmiş, 16×24 metre boyutlarında dikdörtgen bir bölge kazılmıştı. Burada birbirinin hemen hemen aynı iki köm bulundu.[24] İkisinin arasındaki tek fark birisinde şömine bulunmamasıydı. Yerleşimin tüm parçaları kazılamadığı için bugün bu dikdörtgen bölgenin tamamı ya da amacı hakkında kesin bir yargı oluşturamıyoruz.

Avar dönemi yerleşimi kalıntılarından günümüze ulaşan çok az sayıda kalıntıdan biri olan ve içerisinde bir ev, çiftlik binası ve hendek barındıran bir çiftlik, Györ’deki (Macaristan) kazı sırasında ortaya çıkarılmış ve tekrar inşa edilmiştir.[25] Kazı planını göz önünde bulundurursak öğelerin ayrı ayrı net biçimde tanınamaması sebebiyle bu yeniden inşa konusunda bazı şüphelerim olduğunu da belirtmeliyim.

Lebeny’de tahta Şhaft ve kaldırım taşından yapılmış birçok kuyunun varlığı belgelenmiştir.[26] Şaftlar için kullanılan tahtaların üzerinde ağaçla ilgili herhangi bir tarih var mı bilmiyorum. Lebeny’deki düz kumtaşı parçalarından oluşturulan dikdörtgen fırınlardan özellikle bahsetmemiz gerekir çünkü bu taşların bölgede daha önceki tarihlerde varolan bir Roma binasından alındığı düşünülmektedir.

Komarom (Slovakya)’da bulunan iki fırın/şömine’de de aynı materyallerin kullanıldığını görmekteyiz. Süsleyici özelliklerini halen korumaktadırlar.[27]

Fırınlar, yaşam alanlarının, çatıları olan kömler olduğunu göstermektedir. Bu en azından bulguların ve farklı yapıların korunmuş olma derecelerinin bize anlattığıdır. Daha sonraki tarihlerde bir deprem oluşsa ya da kazı sırasında üst katmanlarda bir kayma olsa dahi derin çukurlar her zaman tanınabilirler. Kazıklar üzerine inşa edilmiş olan ahşap evler, kazılar sırasında çok zor tanınırlar çünkü toprağın üzerinde kalan ahşap zamanla çürümüş olur ve evlerin yarattığı sığ çukurluk fark edilemez hale gelir. Bazı Avar yerleşimlerinde kömlerden farklı ev kalıntılarına da rastlanmıştır. Bunun örneklerinden biri Bratislava-Devinski Nova Ves (Slovakya)’da bulunmuştur.[28] P. Tomka, Györ’de çok az bir bölümü toprağa gömülmüş 3 metreye 4 metre bir ahşap evi tekrar inşa etmeyi başardı.[29] Zillingtal’daki kazılar sırasında eski bir Roma taş binası kalıntıları üzerinde bir ev bulunmuştur ki bu Avusturya’da günümüze kadar bulunan tek Avar yerleşimi kalıntısıdır.[30] Eski Roma binası ile görünürde bir ilişkisi olmamakla birlikte çok uzun dönemler kullanıldığı düşünülen bir yerleşimdir. Aynı yerleşim alanı içerisinde bulunan demir mucurlu ve balçık ocak hamlaçlı fırın ve çukurlar, burasının dönem içerisinde demir üretilen bir bölge olduğunu ortaya koymaktadır. Bölge içerisinde bulunan büyük ve dikdörtgen bir ocak demir ocağı olarak yorumlanırken, diğer görece küçük ocakların eritme ocakları olduğu düşünülmektedir.[31]

Zillingtal, nasıl Avar yerleşimlerinde demir üretiminin güzel bir örneği ise, Szeksard’da (Bogyiszloi yolu) ortaya çıkarılan yerleşim de seramik üretiminin güzel bir örneğini teşkil eder. Avar mezarlarının -ki bunlar günümüzde tamamen belgelenmiştir-[32] 1974-1976 yılları arasında yapılan ilk kazılarında çıkrıkta mezar sunağı amacıyla üretilmiş yüksek kalite seramik ve çanak çömlek gün ışığına çıkarılmıştır.

1976 yılında bu mezarlardan hemen bir kaç yüz metre ileride içerisinde yüzlerce tuğlayla birlikte bir atölye olan Avar yerleşimi bulunmuştur. Takip eden yıllar içerisinde benzer bir atölye daha gün ışığına çıkarılmıştır.[33] Bu yerleşimlerden ve mezarlıklardan elde edilen seramikler, bilim adamlarıa, arkeolojide çok ender olan, kıyaslayıcı çalışmalar yapabilmeleri için önemli malzeme sağlamıştır. Çömleklerin farklı ebatları dışında, yerleşimlerde ve mezarlıklarda bulunan objeler arasında dikkat çekici benzerlikler bulunmaktadır. Hepsinin aynı bölgeden geldiği düşünüldüğü için proje başkanı tam olarak hangi atölyelerden geldiklerini bulabilmek için nötron aktivasyon analizi yöntemi ile kopya elementleri izlemiştir.[34]

Seramiklerin analizi yakın bölge içerisindeki atölyelerden geldiklerini kanıtlarken bazılarının, 1985 yılında bulunan bir başkasından geldikleri ortaya çıkmıştır.[35] Nötron aktivasyon analizi önce Szekszard’da daha sonra da tüm Tolna bölgesinde kullanılmıştır. Şaşırtıcı olan sonuç bölge içerisinde bulunan tüm çanak çömleklerin bu üç atölyeden gelmiş olmalarıdır. Ürünleri, lokal alanın hayli uzağında bulunan bir yüksek kalite seramik üretim merkezi ortaya çıkarılmıştır. Szekszard yerleşimindeki ikinci atölyeye ait bir evin özellikleri ile ilgili yorum ise hayli cesurdur: Yüzeydeki küçük deliklerde, Gy. Hosner kap kacağın kuruması için konulan yerin üzerinde manuel bir kap kacak tekeri şaftının izlerini bulduğunu söyler.[36]

Avar yerleşimleri hakkındaki tipik öğelere dönmeden önce kömler ve hendekler hakkında bir parça daha detaya inmemiz gerekir.

Kömlerin birbirlerinden plan, derinlik ve kazık sayıları ile ayrılan birçok çeşitleri vardır. Bazılarında fırın varken bazılarında yoktur. Bu bölgelerin yaşam alanı olma ihtimalleriyle birlikte, çiftlik, depo ya da, iplik için ideal bir nem oranına sahip olmaları sebebiyle, dokuma evleri olmaları daha muhtemeldir. Bazı Avar yerleşimlerinde mil halkaları bulunmuş ama diğer yerlerin tersine ne dikdörtgen çukurlar ne de dokuma tezgahlarını tartma amacıyla kullanılacak tezgah ağırlıkları bulunmuştur.[37] Bazı çukur binalarda ne çatı ne de fırın ama birçok zaman çok dik olan ve doğrudan çukura giren rampalar bulunmuştur. Bu tür binalara ahır adı verilir ve domuz yetiştirmek için kullanılırlardı.[38]

Sonuç olarak Avar kömlerinin amaçlarını belirlemenin çok zor olduğunu söyleyebiliriz.[39]

Konu hendeklere geldiği zaman amaçlarının ne olduğu konusunda bir yargıya varmak, gerek sistemlerin sadece belli bölümleri kazıldığı gerekse orijinal rotaları artık izlenemediği için çok daha zordur. Bunların ya bina gruplarını ya da daha geniş boyutta, özellikle gelişmemiş bölgeleri, çevreledikleri düşünülmektedir. Belki de bunlar arazilerin sınırlarını çizmek amacıyla kullanılıyorlardı.[40] Lebeney’deki Kaszasdomb kazısında hendeklerle çevrili dikdörtgen alanlar bulunmuştur. Alanlar henüz analiz edilmemiş olmakla birlikte çit oldukları ihtimali kuvvetli görülmektedir.[41] Komarom’da bulunan dört hendekten ikisinin, içerisinde evler de barındıran bir 8. yüzyıl mezarlığı çevrelediği düşünülürken diğer ikisinin daha geniş bir yerleşimin parçası oldukları farzedilmektedir.[42] Botra Sırbistan’da bulunan hendekler içerisinde ev ve çukur öğeler barındıran şehirlere yöneldiğinden bunların iletişim hatları olduğu düşünülmektedir.[43] Aynı varsayım Dunaujvaros’da bulunan şehir için de geçerli olabilir. Evlerin ve hendeklerin aynı dönemden olmaları bu varsayımın akla yatkınlığını kuvvetlendirmekle birlikte bu hendeklerin patika ya da drenaj amaçlı kullanılmış olmaları da mümkündür. Kazılar sırasında birçok öğenin eş zamanlı olarak bulunmasına rağmen çoğu kez bunlar farklı dönemleri temsil ederler. Olaya bu açıdan yaklaşırsak bu “patikalar”’ın önceki ya da sonraki dönemlerde binaların çevresinde dolaşan hendekler olma ihtimali de hayli kuvvetlenmektedir.

Atilla Kiss, Kölked-Feketekapu’daki hendeklere önemli açıklamalar getirmiştir. Birçok hendeğin drenaj olduğu kanısına varmıştır. Yerleşimleri ya da bir bölümlerini çevrelemiş olsalar bile asla saldırılara karşı korunma amaçlı yapılmadıklarını belirtmiştir.[44] Bence bu, Avar yerleşimlerinin göl, nehir kıyılarında ya da sel kuşağında konumlandırıldığını da göz önüne alırsak, oldukça ikna edici bir yargıdır. Suların yükselmesi le birlikte sel riski oluşacağından drenajlar oluşturulması oldukça mantıklı görünmektedir. Bu yaklaşım ile ilgili kafa karıştıran tek nokta buradaki birçok köm’ün bu rutubetli bölgede kurulmuş olmasıdır. Bunlar olası bir selde en tehlikeli konumda olacaklardı. Belki de bu farklı derinlik ve genişlikteki hendeklerin saldırılardan korunma amaçlı oluşturulmadıklarını söylemek doğru olacaktır. Erozyon ve çeşitli afetler sebebi ile bu hendeklerin derinlik ve genişlikleri bugün kestirilemese de bunların korunma amaçlı en azından düşmandan korunma amaçlı oluşturulmadıkları ortadadır. Bu birçok hendeğin hemen yan yana kazılmış olduğu durumlar için de geçerli bir bakış açısıdır. Yeni hendeklerin eski hendeklerin rotası üzerinde kazıldığını dikkate alırsak bu hendeklerin farklı dönemlere ait oldukları da ortaya çıkacaktır.

Yerleşimlerde bulunan fırınlar büyüklük ve işlev konularında farklılıklar taşırlar. Bazen yapıldıkları maddeler de farklıdır. Kabaca evlerdeki açık şömineler, kubbe şeklinde kireç ocakları ve Zillingtal ve Szekszard kazılarında olduğu gibi yaşam alanlarının dışında bağlantılı çukurlu eritme ocakları olarak kategorize edilebilirler.

Eperjes’de, Avar dönemine ait olduğu düşünülen demir çiçekler ve demir mucur parçaları bulunmuştur.[45] Bu tür bulgular ve diğerleri Avar dönemi demir üretimine ve henüz keşfedilememiş olmakla birlikte ocakların varlığına bir kanıt sayılabilir. Avar yerleşimlerinde başka metallerin üretimi konusunda herhangi bir göstergeye ulaşılamamıştır. Visegrad’da bronz eritme ocağı olabilecek bir örneğe rastlanılmış olmakla birlikte bu bulgunun 10 ve 13. yüzyıllar arasından kalma olduğu düşünülmektedir.[46] Gömülü bir fırın ve ön odasının dolgusu sırasında, geri dönüşüm için kullanılan eritilmiş bronz objelerin yanı sıra kurna şeklinde bir bronz, mucur parçaları ve bronz damlaları bulunmuştur. Tamamlanmış bir ürün ya da eritme kabı bulgularına rastlanılmamıştır.

Geç Avar dönemi bronz süs eşyalarının dağılma modelini göz önünde bulundurursak birçok bölgesel üretim merkezi olduğu kanısına ulaşabiliriz.[47] Bu bronz objelerin bahsettiğimiz kırsal bölgelerde mi yoksa bugüne kadar keşfedilmemiş daha önemli yerleşim alanlarında mı üretildiğine dair bilgiye bugün sahip değiliz. Sonraki Avar dönemi Visegrad bulguları, bu süs eşyalarının yapılabilmesi için kullanılan hammaddenin daha eski eşyaların eritilmesi ile elde edildiği yönündeki varsayımları onaylamaktadır.

Yerleşimlerin içinde kalıp ya da şablonlara rastlanılmamış, mezar sunağı ya da dağılmış kalıntılar olarak bazı örneklerine rastlanılmıştır. Dağılmış kalıntılar, spesifik bir yerleşime ya da mezarlıklara mal edilemezler. Buna rağmen H. Winter, bir bölümü erimiş ya da perdahlanmış bu kalıp ve şeblonları yerleşim bulgusu olarak ele almıştır.[48] Fakat böyle bir yaklaşım bulguların kökenleri hakkında yanlış kanıların oluşmasına sebep olabilir.

Mezar sunakları ile ilgili iki örnek vermek istiyorum. Vac-Kavicsbanya’da ortaya çıkarılan mezarlıkta, yağmalanmış bir kadın mezarında, kadının ayaklarının hemen yanında iki parçalı bir tüf kalıbı bulunmuştur.[49]

İçlerinde demir işçiliği faaliyetinin kanıtlarını barındıran Avar mezarları bu çalışmada ilgi duyulan konulardan biridir. Buralarda bulunan aletler bize o dönemde zanaatin ne boyutta olduğuna dair bir fikir vermektedir. Makas, çekiç ve pense gibi basit aletlere çok fazla ilgi gösterilmemektedir çünkü bu aletler geçen zaman boyunca şekillerini koruyabilmişlerdir. Değişik kalıplar, ham madde parçaları, yarısı tamamlanmış ürünler, mucurlar, lehimleme demirleri, körük kalıntıları, Kunszentmarton mezarında bulunanlar gibi terazi ve ağırlıklar ise basit aletlere oranla daha önemlidirler.[50] Buralara gömülen insanların metal işçileri ya da zanaatkar olup olmadığına, statülerine ve hangi yerleşimde hangi iş kolunda çalıştıklarına dair bir bilgiye ulaşılamamıştır.

5. Avar Yerleşimlerindeki Bulgu Çeşitleri

Yerleşimlerden elde edilen bulguların büyük bir bölümü seramiklerdir ki bunların da bir bölümü elle, geriye kalanları ise çıkrık ile şekillendirilmiştir. Geleneksel mezar sunakları yüksek kalite seramik ve kap kacaktan oluşurken, yerleşim alanlarından çıkarılan kalıntılar, tencere, çanak, maşrapa, kavanoz, şişe, el yapımı balçık çaydanlık, tutacak, kızartma tabakları, kapak gibi pişirme ve saklama amaçlı objelerdir. Süsleme için ise dalga modelleri, demet hatları, damgalı grid modelleri, parmak baskılı bardak ağızları kullanılmaktaydı. Bazı zamanlarda bulunan tek şey küçük parçalardır ki kabın orijinali hakkında hiçbir fikir vermezler.

Çoğunlukla elde edilen diğer bir bulgu ise yerleşimlerin çöp çukurlarından elde edilen hayvan kemikleridir. Oranı durumdan duruma değişiklik göstermekle birlikte, domuz, sığır, at, koyun, keçi, kümes hayvanlarının yanısıra vahşi hayvan ve balık kemikleri de bulunmuştur.[51] Çevre bölgelerde yer alan Avar mezarlarından elde edilen hayvan ve yemek sunakları beslenen yerel hayvanlar hakkında ek bilgi sağlamaktadır.[52] Değişik hayvan kemiklerinden başka, yumurta ve yumurta kabuğu parçaları da bulunmuştur.

Yerleşimlerden elde edilen metal ve demir kalıntıları genelde küçük ve tırnak, biz, iğne ya da bıçakla sınırlıdır. Bu materyalleri doğru tarihlendirebilmek neredeyse mümkün değildir. Komarom yerleşiminde bazı ilginç metal kalıntılara rastlanmıştı. Bir ocak yanında bulunan ve türünün tek örneği olan bir saban demiri ile bir evin dolgusu sırasında bulunan ve 7-8. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen bakır kaplamalı demir kemer bu bulgular arasında en önemlileridir.[53] 8.-9. yüzyıllara ait olduğu tahmin edilen saban demiri çok önemli bir tarımsal bulgudur. Kölked-Feketekapu’daki evlerde bulunan değirmentaşları ile Komarom’da bulunan iki değirmen taşı parçasını da ayrıca belirtmekte yarar görüyorum. Bu iki bulgu da tarımsal faaliyetin önemli kanıtlarıdır.[54]

İlk yerleşimlerden elde edilen bir başka ilgi çekici metal bulgusu ise Dunaujvaros-Alsofoki’de bulunan ve 8. yy.’ın ilk yarısına ait olduğu düşünülen küpelerdir.[55]

Tatabanya-Alsogalla’daki[56] kömlerde bulunan diğer metal kalıntılar erken ve orta Avar döneminden halat kasasından geçirilmiş bir çelik ve kare bir kemer süsüdür. Metal bulgular çok nadirdir çünkü insanlar bir yerleşimi terk ederlerken değerli ve kullanışlı tüm eşyalarını yanlarında götürürlerdi. Bu tür yerleşim ve mezarlığın eş zamanlı olduğu durumlarda objelerin nereden geldiklerini kestirmek mümkün olmamaktadır. Mücevher parçaları da genellikle mezar sunaklarıdır.

6. Avar Yerleşimlerinin Tahmini Tarihleri

Yerleşimlerin ya da bir bölümlerinin tarihlendirilmesi buralarda bulunan seramikler yardımı ile gerçekleştirilebilmektedir. Genelde küçük parçalar bulunduğunu göz önüne alırsak tipokronolojik tarihlendirme yapmanın güçlüğünü daha net algılarız. Tamamı ya da geniş bir bölümü korunmuş yerleşimlerden elde edilen seramiklere duyulan ilgi yakınlarındaki mezarlıklardan elde edilen kalıntılarla karşılaştırılabilmeleri sebebiyle fazladır.

Yerleşim ve mezarlık seramikleri arasında varolan teknolojik ve biçimsel farklılıklar elimizde güvenilir bir tipokronolojik veri bulunmadığı için yerleşim bulgularını tarihlendirme ya da yeniden inşa etmeyi ya zorlaştırıyor ya da tamamen imkansız hale getiriyor.[57] Bu sebeplerden ötürü yerleşim seramiklerinin tarihlendirilmesi konusunda çok farklı varsayımlar bulunmaktadır.[58] Avar yerleşimlerinin genel planı konusundaki yaklaşımlar gibi tarihlendirme konusundaki yaklaşımlar da genelde tahminidir. Avar yerleşimlerinin sadece bir bölümü kazılmış olduğu için köylerin tamamının neye benzediği hakkında kesin bir kanıya sahip olmak mümkün değildir.

Avar yerleşimlerini tarihlendirme konusundaki günümüz yaklaşımlarından kısaca söz etmek isterim. I. Bona, Dunaujvaros’daki 11 evi, 620-670[59] arası olarak tarihlendirirken H. Winter geneli için 7. yüzyıl tarihini kullanmıştır.[60] Lebeny’deki iki yerleşim için verilen tarihler ortalama olarak 7. ve 8. ve/veya 9. yy.’lardır.[61] Sonuçların yayını halen beklenmektedir. Szekszard’daki (Bogyiszloi yolu) yerleşimin katman bilimsel analizi atölyelerin kullanımda olduğu döneme dair bir yargıya varmamıza yardımcı olmaktadır. Rosner birinci ve üçüncü atölyelerin 6. yüzyılın sonunda, ikinci atölyenin ise onlardan sonra ama en geç 7. yüzyılın başlarında çalışmaya başladığını öne sürer. Derin bir çukurda kurulan 3 numaralı üretim yerinin çalışmaları kısa bir süre sonra büyük ihtimalle sel sebebi ile sona ermişken, diğer ikisinin yerleşim alanının terk edldiği 9. yüzyılın ortalarına kadar çalıştığı düşünülmektedir.[62] Szekszard’daki kazıyı takiben şehirden 6 km. uzakta Öcseny yakınlarında üç ocaklı bir atölye daha bulunmuştur. Bu fırınların 7. yüzyılın ortalarından 9. yüzyılın ortalarına kadar başarıyla kullanıldıkları tahmin edilmektedir. Öcseny’deki ürün örnekleri ile Szekszard’daki üçüncü atölyeden elde edilen örnekler arasındaki benzerlik, Szekszard’daki zanaatkarın yerleşimini terk ettikten sonra burada yeni atölyesinde çalışmaya devam ettiğini göstermektedir.[63]

Eperjes’e yerleşimin yaklaşık olarak 7. yüzyılın son çeyreğinde başlayıp 9. yüzyılın sonuna kadar sürdüğü düşünülmektedir. Cs. Balint 8. yüzyılı dönemin en iyi zamanı olarak nitelemektedir.[64] Yerleşimlerden elde edilen, gerek elle gerek çıkrıkla şekillendirilmiş kap kacakların yardımı ile Sandor Trugly, Komarom yerleşimini, birincisi 7. yüzyılın ortalarında başlayan, ikincisi 7. yüzyılın sonunda başlayıp 800’lere kadar süren, üçüncüsü de 9. ya da 10. yy.’a kadar süren üç döneme ayırmışır.[65]

Sturovo-Obid yerleşimindeki görece iyi koşullar, yerleşimin üç dönemi ile eş zamanlı olarak 7. ve 8. yüzyıldaki yerleşim seramiklerinin gelişimine üç aşamalı tipokronolojik bir bakış açısı geliştirilmesine yardımcı olmuştur.[66] Bölgenin belirli alanlarındaki ilk yerleşim belirtileri 7. yüzyılın ortalarına denk gelmektedir. Zillingtal’daki yerleşimden elde edilen ve balçık ocak hamlaçları ile mucurları tarihlendirmek için kullanılan kap kacak parçaları 7. ve 8. yüzyılı işaret etmektedirler.[67] Ayrı inşaat aşamalarını belirlemenin mümkün olup olmadığını bilmiyorum. Gyoma 133 yerleşimi seramikleri bölgede yerleşimin 8. yüzyılda, ya ortalarında ya da sonuna doğru başladığını göstermektedir.[68] Györ’deki yerleşim özellikleri ise 8. yüzyılın ilk yarısını göstermektedir.[69] Tatabanya-Alsagolla’da iki evin ve kazık deliğinin dolgusu sırasında elde edilen metal bulgular bölgede yerleşimin 7. yüzyılın son çeyreğinde -hatta daha sonrasında- başladığını ortaya koymaktadır.[70] Tiszafüred’deki[71] seramik ve parça bulguları burada yerleşimin yaklaşık olarak 8. yüzyılda başladığını ve 9. yüzyıla kadar sürdüğünü gösterirken, Racalmas-Regi’deki[72] yerleşimin 8. yy.’dan itibaren başladığı belgelenmiştir.

Kölked-Feketekapu’daki yerleşim ile ilgili olarak çok az yayın bulunmakla birlikte ben de henüz buranın tarihlendirilmesi ile ilgili bir varsayım ile karşılaşmadım. Bu yerleşimde yer alan 366 mezar, yerleşim öğelerini birleştirmek ve bir ardıllık oluşturabilmek amacıyla “B” harfi altında toplanmıştır.[73]

6. yüzyılın ikinci yarısından 800’lere kadar kullanılan bu mezarlık ilgili belgelerin yakında yayınlanması ve bu yerleşimin tarihlendirilmesine ilişkin değerli ipuçları sağlaması beklenmektedir.[74]

Yerleşimler içerisinde yer alan mezarların gelecek analizleri birçok durumda yerleşim evrelerinin kronolojik sınıflandırması için yararlı kanıtlar sağlar. Komarom ve Kölked-Feketekapu bu tür analizler için çok uygun bölgelerdir çünkü önemli bölümleri kazılmış ve mezarların içerisinde bulunanlar çok iyi belgelenmişlerdir.

Szekszard’daki (Bogyiszloi yolu) yerleşim ve mezarlık arasındaki kıyas da çok önemlidir çünkü birçok yerleşim seramiği mezarlık seramiklerinin geldiği atölyeden gelmiştir. Bazı yerlerde mezarlar yerleşim alanının içerisinde ya da yakınında bulunmuş olmakla birlikte genellikle yağmalanmış olan bu mezarlarda hiçbir sunağa ya da kronolojik verisel bulgulara rastlanılmamıştır. Yerleşimlerin parçaları ile yakınlarındaki mezarların birarada olup olmadıklarını belirlemekte çoğu kez zorlanılmaktadır.

İşleri daha da karıştıran bir başka etmen ise,[75] insanların çok yakın bir bölgeye gitse ve hala aynı mezarlığı kullanıyor olsa bile, yerleşimin değişmesidir. Bu Szekszard ve Öcseny’de karşılaşılan durum olabilir. Gy. Rosner’e göre zanaatkar birinci yerleşimin üçüncü atölyesini terk ederek Öcseny’de bir başkasını açmıştır.[76]

Son olarak bu çalışmayla bağlantılı olan yerleşimlerin kabaca 6. yüzyıl ile 9. yüzyıl arasında tarihlendirilebileceğini söyleyebiliriz. Sonraki lokal yerleşim faaliyetleri de kanıtlanabilir ve bahsedilmeleri gerekir ama o yerleşimler Avar İmparatorluğu dönemi ile eş zamanlı değildirler. Macaristan’ın birçok yerindeki lokal yerleşim ve gömme devamlılığı bazı bölgelerin verimli toprakları ve coğrafi konumları sebebiyle tercih edilmelerine bağlanabilir. Etkili Roma yapısı da bu tür eğilimleri kuvvetlendiren önemli bir etmendir kuşkusuz.

7. Özet ve Tartışma

Avar yerleşimleri genelde farklı kömler, çukurlar, hendekler ve fırınlardan oluşurlardı. Yerleşimleri çevreleyen hendekler kuşkusuz düşmanlardan korunma amacıyla yapılmamışlardı.

Ayrıca hafifçe toprağa gömülü ya da yüzeyin hemen üzerinde yükselen ahşap evler de vardı ama kazılarda bu evlere nadiren rastlanılmıştır. Yerleşim alanları içerisinde bulunan mezarlar genelde yerleşim alanı terk edildikten sonra inşa edilen mezarlardı. Bu çalışmada bahsedilen göçmenlerin çoğu ya çiftçi ya da sığır yetiştiricisiydi. Seramik gibi metal de, en azından demir, yerel olarak üretiliyordu. Bazı bölgelerde sadece belirli bir yerleşime değil tüm alana seramik üreten büyük atölyeler vardı. Bugün halen bu yerleşimlerin yapısı ya da organizasyonlarına yönelik yeterli bilgimiz yoktur çünkü hiçbiri tamamiyle kazılıp belgelenmemiştir.

Belirli objeleri ya da inşaat evrelerini tarihlendirme konusunda da sorunlar yaşanmaktadır ki bu kazılmış yapıların karşılaştırmalı çalışmaları için olmazsa olmaz bir etmendir. Bu sebeple ilerleme ancak yerleşimlerin geniş bölümlerinin kazılmasıyla ya da daha önceden kazılan yerlerden elde edilmiş olan bilgilerin yayınlanması ile mümkün olacaktır. Yerleşim faaliyetlerini daha iyi algilayabilmek için yerleşim seramiklerinin kesin ve tam kronolojik şemasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Devamlı olarak Avar yerleşimlerinden bahsediyoruz peki ama buraları “Avar” yapan özellik nedir? Burada bahsedilen bütün karakteristik özellikler aynı dönem içerisinde farklı bölgelerde, Avar döneminden çok önce de varolan özelliklerdir. I. Bona 1973 yılında yerleşimlerin içsel yapısının çok önemli bir öğesi olan hendek sisteminin Asya kökenli olduğunu öne sürmüştü. Avar yerleşimlerinin dışında aynı dönem içerisinde bu sistemi sadece doğuda görebilmiş ama orta Avrupa’da bu sisteme sahip bir başka yerleşim bulamamıştı.[77] 1996 yılında T. Vida Bona’nın gözlemlerinde küçük bir değişiklik yaparak orta ve doğu Avrupadaki diğer yerleşimler içinde en çok hendeğe Avar yerleşimlerinde rastlanıldığını öne sürmüştür.[78] Genelin benimsediği bir yaklaşıma göre hendekler kişisel ya da aile arazilerinin sınırını oluşturmakta idi. Bu varsayımlar halen kanıtlanamamıştır. Hendeklerin lağım ve/veya atıklar için drenaj amacı ile oluşturulmuş olma ihtimalleri de bulunmaktadır. Burada önemli olan soru Avar yerleşimlerinin karakteristik özellikleri doğal çevrelerine adapte olabilmeleri mi yoksa etnik bir tabiatları var mı? Sadece Kağanlık içerisinde yaşayan insanların Avarlar kimliğine sahip olduğu varsayımından yola çıkarsak, Avar İmparatorluğu topraklarında oluşturulmuş yerleşimlerin hepsinin Avar olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Zaman da tabii ki çok önemli bir rol oynamaktadır; burada zamanla kastettiğimiz tabii ki Avrupa’daki Avar İmparatorluğu zamanıdır. Zaman çerçevesi net bir şekilde oluşturulabilirken Avarların yerleşmiş oldukları toprağı kesin olarak belirleyebilmek hayli zordur.

Güvenilir yazılı kaynaklar olmadığı için araştırmacılar Avarlar ile ilgili bulguların dağılım haritalarından yola çıkarak -ki bunlar dönemin diğer bulgularından rahatlıkla ayırt edilebilir bulgulardır- Avar İmparatorluk toprakları hakkında bilgi sağlamaya çalışmaktadırlar. Bunlar I. Kovrig’in Avar yerleşim alanının boyutlarını belirlemeye çalışırken kullandığı kriterlerdir. 6. ve 7. yüzyıllarda yaklaşık 100,000 km2’lik bir alana, 8. yüzyılda ise 140,000 ila 160,000 km2’lik bir alana yerleştikleri düşünülmektedir.[79] Metodolojik bakış açısından incelendiği takdirde böyle bir kriter tartışılmadan kabul edilemez çünkü bulguların varlığı ve sıklığı gömülmüş olan insanın politik düşüncesi, statüsü ya da mentalitesi hakkında bilgiler vermekten uzaktır.

Avar mezarlıkları üzerine yapılmış araştırmalar birçok kişinin aynı anda gömüldüğünü ve bunlara çok çeşitli sunaklar sunulduğunu ortaya koyar. Bu sunaklar Avar, Germanic ya da diğer adaklardan ya da hepsinin birleşiminden oluşmaktadırlar. Avar toplumunun en başından beri homojen bir etnik yapıya sahip olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.

Toplum içerisinde yer alan farklı gruplar büyük bir özgürlüğe sahiptiler. Mutlaka egemen bir geleneksel kostüm vardır ama mezarlardan elde edilen bilgiler, özellikle mezarların günlük yaşamı yansıtmadıklarını gözönünde bulundurursak, bu durumu aydınlatmaya yetmiyor.

Aynı zamanda Avar toplumunda ne katı bir hiyerarşi anlayışının ne de standart bir cenaze töreninin olduğunu belirtmekte de fayda vardır. Etnik yorumların kanıtlanması en azından arkeolojik açıdan imkansız değilse bile oldukça komplike ve zordur. Bu sebeple benim düşünceme göre bu etnik farklılıklar bu çalışmada bahsedilen kesin sınırlar ya da yerleşimlerin ve göçmenlerin sınıflandırılması konularında uygun kriterler değillerdir.

Belirli yerleşimlerin işlevi ve konumu ile oralarda yaşayan insanların etnik geçmişleri hakkındaki yargıların nasıl oluşturulduğuna dair iki örnek vermek isterim. Kölked-Feketekapu yakınlarında bulunan mezar sunakları ve yerleşimin konumu temelinde A. Kiss, burada gömülü olan insanların çoğunun Avarlar tarafından yolun güvenliğini sağlamak amacıyla yerleştirilen ve Avar ordusuna bağlı olan Almanlar olduğunu öne sürer.[80] J. Zabojnik’e göre ise Avar dönemi özellikleri yerleşimlerin – bugün Slovakya’nın bir parçası o dönemde ise bir sınır bölgesi olan bir alanda karakteristik Avar mezar sunaklarının olduğu mezarlıklar ile birlikte- bizzat Avarlar tarafından inşa edildiğini ve yine bizzat Avarlar’ın buraya yerleştiklerini öne sürer. Bunlar ileri karakol ya da savunma kurumları olarak stratejik noktalarda konumlandırılmış ve gezici Avar birimleri bu merkezlerden topraklarına yönelik olası bir Slav tehlikesini uzaklaştırmakla görevlendirilmişlerdi.[81] Bu etnik bazlı yaklaşımlar bildiğimiz yerleşim yapıları içindeki etnik hatlar arasında net bir bölgesel farklılık oluşturulamayacağı gerçeğini göz ardı etmektedirler. Bu sebeple zaman faktörüne daha fazla önem vermeliyiz. Bu da demek oluyor ki bu çalışma içerisindeki yerleşimler için -Avar İmparatorluğu dönemini referans noktası olarak kabul edersek- Avar demektense Avar dönemi demek daha doğru olacaktır.

Üzerinde durulması gereken bir başka nokta da Avrupa’ya gelişleriyle başlayarak Avarların toplum, yaşam biçimi ve ekonomisi üzerinde genel bir bakış oluşturmaktır. Avarlar Asya’dan geldiklerine göre Avrupa’ya vardıklarında halen göçmendiler. Ama yine de tam olarak nereden geldiklerini ya da göçleri boyunca hangi güzergahı takip ettiklerini bilemiyoruz. Hatta Avrupa’da yerleşen Avarlar ile Asya’dan çıkan Avarlar aynı grup ya da kişiler bile olmayabilir. Avar toplumunu yeniden inşe edebilmeyi zorlaştıran bir başka önemli etmen de Avrupa ortamına asla uygulanamayacak Asya’ya özgü stereotip ve çok çeşitli göçmen hayatı formlarıdır.[82]

Avarların, özellikle erken dönemlerinde göçmen olduklarına dair bilimsel yaklaşım bazı yazılı kaynakların yarattığı etkilerden doğmuştur. Bunların en önemlilerinden biri 600’lerde yazılmış olan ve Maurice’e atfedilen Strategikon’dur.[83] Bence dağılmış, bütün yıl sığırlarıyla uğraşan, yerel hayata geçmeyen bu Avar nüfusu tanımı tüm nüfusun yaşam biçimine bir kanıt olarak ele alınamaz. Bu tanımlar, savaşçı ve vassallardan oluşan ve oldukça iyi bir eğitimden geçirilen gezici Avar sınıfı için geçerli olabilir.[84] Strategikon’un belirli silahlar ve bu birimlerin kullandığı dövüş teknikleri ile ilgili getirdiği tanımlamalar da bu durumu onaylar niteliktedir. Bu kaynak bize nüfusun tamamının nasıl yaşadığını değil elit sınıfın nasıl yaşadığını ve savaştığını anlatır. Elit, Avar yerine kullanılırken göçmen kelimesi sadece kısmi bir uygulanabilirliğe sahiptir. Maurice’ın Bizans ordusuna Avarların o mükemmel çadırlarını (yurt) kullanma yönünde verdiği tavsiye Avarlardaki tek ev çeşidinin bu olduğuna bir kanıt teşkil edemez. Fredegar Chronicle ise göçmen Avarların kış aylarında Slav köylerinde kaldıklarını öne sürerek daha yanlış bir yoruma sebep olmaktadır.[85] Bu Avarların, kışın savaşa gitmedikleri için kırsal nufüsu oluşturan Slavlar ile birlikte yaşayan gezici askeri güçler oldukları hemen hemen kesinlik kazanmıştır. Elit sınıfa dahil olmayan bazı grupların göçmen bir yaşam sürdüklerini kabul etmekle birlikte bu göçmen yaşam tarzınını tüm Avar toplumuna atfedilmesinin büyük bir hata olacağı kanısındayım.

Bizim ilgi alanımız içerisinde bulunan birinci nesil Avarlar ile ilgili arkeolojik kanıtlar, genelde koşum takımı ve silahlardan oluşan bulgular gibi dolaylı kanıtlardır. Ne zamanki 7. yy.’da mezarların sıralar halinde düzenlemesi geleneği başladı ve mezar adakları çeşitlenerek zenginleşti ancak o zaman bulgular bize bir şeyler anlatabilmeye başladı.[86] Mezar sunakları olarak verilmeye başlanan seramikler arasındaki benzerlikler ve bunların kronolojik verileri, birçok kez, yerleşim seramiklerinin sınıflandırılması konusunda kullanılmıştır. Cs. Balint’in ölülerin cesedini yakmak için toplanan odu yığını bulgularının, yaşam tarzı ya da ekonomik faaliyetler konusunda gösterge kabul edilemeyeceği yargısına katılmamak da mümkün değildir. Bunlar sadece farklı grupların ölülerini nasıl gömdükleri konusunda bir fikir verebilir.[87]

Sahip olduğumuz kaynaklar, 6. yüzyılda belirlenmiş bir Avar yerleşimi olmadığı, göçmen yaşam tarzının 626’dan sonra değiştiği ve 8. yy. ile birlikte yerleşik hayat sebebi ile fakirliğin başladığı konularında sahip olduğumuz yargıları teyit eder nitelikte değildir. Kesin bir kronolojik şemanın eksikliği sebebi ile mezar sunaklarının yanlış yorumlanması mümkün olmakla birlikte seramik bulguları temelinde erken dönem yerleşimlerini tarihlendirmek de olanaksız hale gelmektedir. Ayrıca ilk dönemin mezarlarında seramik bulunmadığını da unutmamak gerekir.

Avarların yerleşim olmayan bir bölgeyi fethettikleri kanısı da yanlış bir yargıdır. Avar fethinden önceki savaşlarda -Gepid’lere karşı açılan savaş ve Lombardların geri çekilmesi sırasında- önemli bir göç oluşmamıştı. Bölgedeki ekonomik ve askeri elit sınıfın değiştiği ama halkın yerleşimini devam ettirdiği yargısı daha mantıklı bir yaklaşımdır.[88] Kazanılan zafer sonrasında ele geçirilen ya da gasbedilen malların dağıtımı ile oluşan “prestij ekonomisi”ne rağmen daha önceden var olan kırsal yapının Avar döneminde değiştirilmediğini görmekteyiz.[89]

Belirli bulgular ile ilgili yorum yapmadan ya da yerleşimlerin başlangıçları ile ilgili yargılara varmadan önce bütün bu bakış açılarını değerlendirmemiz gerekmektedir. İşte Avarların göçmen yaşam tarzlarının yerleşim bulgularıyla ilgili yorumları nasıl etkilediğine bir kaç örnek daha: I. Bona Dunaujvaros’daki evlerin planları ile yurtlar arasındaki büyük bir benzerlik olduğunu belirtmiş ve daha da ileri giderek yerleşim bulgularından birinin yurt kalıntısı olduğunu iddia etmiştir.[90] Bu yaklaşımın doğrulanması mümkün değildir. Bir başka doğrulanması mümkün olmayan yaklaşım ise mezarlıklarda bulunan seramiklerin eksikliğini ya da enderliğini orada gömülü olan insanların göçmen bir yaşam tarzına sahip olduklarına kanıt sayan yaklaşımdır.[91] Kalıcı Avar yerleşimleri ile erken dönem Avar yerleşimleri arasında büyük farklar olmadığını öne süren F. Daim aradaki tek farkın erken dönem yerleşimlerinde geçici süreler için bulunulması olduğunu belirtir.[92] Erken dönemde de kalıcı yerleşimler olduğunu düşünmekle birlikte bu yaklaşıma katılıyorum.

Bu çalışmada bahsedilen tüm yerleşimleri karşılaştırdığımızda -henüz yayınlanmamış olan Szekszard (Bogyiszloi yolu) bulgularının bir istisna teşkil etme ihtimalini saklı tutmakla birlikte – herhangi bir hiyerarşinin varlığından söz edemiyoruz.[93] Ama, kap kacak ocaklarının ve geniş bir bölgede ticareti yapılan seramiklerin, atölyelerin “hanedan’ın elinde”[94] olduğunun göstergeleri olduğunu ileri süren Gy. Rosner kadar da ileri gitmemeliyiz. Başka bir deyişle yerleşimler temelde benzer özellikler taşımaktadır ama bu tamamlanmamış kazıların yarattığı bir etki olabilir. Mütevazi yerleşimler ile mezarlıklardan çıkarılan olağanüstü bulguların karşılaştırılmaları araştırmacıların -özel bulguların dağılım modeli temelinde- belirli bölgelerin özel bir önem taşıdığına ya da yerleşim merkezi olduğuna kanaat getirmelerini sağlamıştır. Zengin sunaklar ile gömülmüş olan insanlar hiyerarşinin içinden sayılmış ve tarihsel rütbe ve başlık figürleri ile kimliklendirilmiştir. Mezar sunakları, ister ayrı parçalar ister bunların kombinasyonu olsun kullanılan materyalin değerine göre yorumlanmıştır. Bu da yanlış bir yöntemdir çünkü bir kişinin politik gücü ya da sosyal statüsü hakkındaki tek göstergenin mezar sunaklarının değeri olduğunu ileri sürmektedir.[95] Bu tür arkeolojik çalışmalar, Avar İmparatorluğu’na ait önemli yerler ya da merkezler ile ilgili yazılı verilerin azlığı sebebiyle artmıştır. Bugün bile kaynaklarda bahsedilen Avar toplumunun ne olduğu konusunda doğru ve eksiksiz bir yargıya sahip olamıyoruz.[96]

Heinrich Harkes’ın[97] arkeolojide işlevsel verilere daha fazla önem verilmesi gerektiği düşüncesini takiben Avar yerleşimleri ile ilgili çalışmaların günümüz statüsü hakkında genel bir bakış açısı oluşturmaya çalıştım. Arkeologların bu yerleşimler ile ilgili bakış açılarının ya da yaklaşımların doğru olup olmadığını kanıtlayabilmeleri için daha fazla sonuca ihtiyaçları bulunmaktadır. Ama şunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Avrupadaki Avarların somut gücünü değerlendirebilmek için yerleşim arkeolojisinden sağlanacak verilere daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.

Dr. Raimar W. KORY

Albert-Ludwıgs Üniversitesi Freıburg Enstitüsü / Almanya

Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 2 Sayfa: 664-673

YÜKSEK STRATEJİ TÜRKİYE

strateji, istihbarat, güvenlik, politika, jeo-politik, mizah, terör, araştırma, teknoloji

Fight "Gang Stalking"

Expose illegal stalking by corrupt law enforcement personnel

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

WordPress.com News

The latest news on WordPress.com and the WordPress community.